Yayıncılıkta rekora koşan bir alan

Arkeoloji kitapları

Özgen ACAR
Cumhuriyet Kitap Eki
18 Mayıs 2000

Her yıl 18-24 Mayıs tarihleri arasında "Müzeler Haftası" kutlanır. Bu hafta boyunca müzeler ücretsizdir. Son bir-iki yıl öncesine kadar müzeleri ziyaret edenler değil kitap, kartpostal dahi bulamazlardı. Üç-beş yıldır müzelerin yayımladığı bilimsel ve rehber kitaplarda önemli bir artış gözleniyor. Ayrıca kültür müdürlükleri de kentlerini tanıtan yayınlara başladılar. ABD dışında dünyada yalnızca Türkiye'de, her yıl "Uluslararası Arkeoloji, Kazı, Araştırma ve Arkeometri Sempozyumu" düzenleniyor.
Bu nedenle, Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü yerli ve yabancı bilim adamlarından övgü alıyor. Amerika'da yayımlanan"Arkeoloji" Dergisinin bir başyazısı da bu övgüye ayrılmıştı. Türkiye'de kazı, araştırma yapan arkeologlar ve arkeometri uzmanları bu sempozyuma saydamlar eşliğindeki bildirileri ile meslektaşlarına bir yıl boyunca ne yaptıklarının hesabını veriyorlar. Sempozyum bu yıl 22-26 Mayıs tarihleri arasında İzmir'de düzenlenecek. Gerek Müze Haftası ve gerek Uluslararası Arkeoloji Sempozyumundan yararlanarak Kitap dergimizin bu sayısında, son bir yılda elimize ulaşan bu alanla ilgili kitapları tanıtmak istedik. Bu yazı, eleştiriden çok bu kitapları okura tanıtım amacını güdüyor. Geçen yıl "Bir patlamanın yaşandığı alan arkeoloji kitapları" başlığı altında 21 kitap tanıtmıştık. Bu yıl 35 kitap. Bu artış bile bu alandaki gelişmenin büyüklüğünü ortaya koyuyor.

Adı: Kültepe-Kaniş/Neşa Sarayları ve Mabetleri, Yazarı: Tahsin Özgüç Yayımlayan: Türk Tarih Kurumu ISBN: 975-16-1066-4 Sayfa: 160

Kayseri-Kültepe'de yarım yüzyılı aşan kazıları ile Anadolu arkeolojisinde önemli bir ad olan Prof. Dr. Tahsin Özgüç, bu kentteki saray ve tapınakları irdeliyor. Özgüç'ün arkeoloji dünyasınca yıllardır beklenen kitaplarından biri olan bu yayınTürkçe-İngilizce hazırlanmış. Kitabın ekindeki resim, çizim ve planlar yaklaşık 150 sayfayı buluyor. Türkiye'de son yıllarda, iş yerlerine, mağazalara gavurca adlar koymak bir marifet sayılıyor. Ankara'daki, modern iş merkezi "Karum"un adının anlamını çoğunluk bilmez. Anadolu kökenli bir sözcük olan Karum, İÖ 2. binyılda Kültepe'deki Kaniş antikkentinin yanında Asurlu tüccarlarca kurulan bir dış mahalle konumundaki tecimsel yerleşmenin adı idi. Doğru bir yaklaşımla Anadolu tarihinden alınan bu sözcük seçiminin öteki işyerlerine de örnek olmasını anımsatmak istedik. Kitapta, Kaniş'teki kazılarda bulunan saraylar ile tapınakların mimari tanımlamaları, çağdaşı Acemhöyük ve Mezopotamya yapıları ile de kıyaslanıyor.
Kentin bulunduğu höyüğün toprağı 1929'a değin gübre, Karum ise tarla olarak kullanılmış. 19. yy'ın sonlarından itibaren yabancı araştırmacılar, çivi yazılı tablet bulmak amacıyla kazarak yıkıma neden olmuşlar. Özgüç, Kaniş'e ilk kez 1937'de öğrenciyken gitmiş. Kitapta sarayların yanı sıra, kentin tarihi ve ilişkileri, buluntular ve önemi hakkında bilgiler de veriyor. Kaniş sarayının en önemli işlevlerinden birinin Asur'dan ithal edilen tekstil ve kalay gibi malların denetimi olduğu anlaşılıyor. Mallar, önce sarayda görülüp, denetlenmesi amacıyla orada depo ediliyor. Vergilerin hesaplanıp ödenmesinden sonra mallarındışarı çıkarılıp halka satılmasında bir gümrük binası işlevi de görüyor. Dünyaca ünlü Karum arşivlerinde bulunan çivi yazılı tabletlere göre saray dokumadan yüzde 5, kalaydan da yüzde 3 vergi alıyordu. Tunç yapımında, bakır kadar önemli olan kalay Anadolu'da bulunmadığı için Asurlu tüccarlar bu madeni daha doğudaki ülkelerden Kayseri'ye getiriyorlardı. Saray, dokumaların yüzde onunu öncelikli satın alma hakkına sahipti. Değerli taş ve lüks malların ticareti yasaklanabiliyordu.
Bir kraliçenin bir Asurlu tüccarı kaçakçılık suçundan hapse attırdığı biliniyor. Demek ki kaçakçılık Anadolu'da en azından dört bin yıllık bir gelenek! Araştırmalarda, Kaniş sarayının büyük bir yangından sonra terk edildiği saptanıyor. Kitapta en eski Hitit yazılı belgesinin Kral Anitta'nın metni olduğu anımsatılıyor, bu arada saraydaki görevliler hakkında da ilginç bir liste veriliyor. Saray erkânı asa başı, sofra başı, kadeh taşıyan başı, silahlar başı, komutanlar, pazar başı, depolar başı, bahçıvanlar başı, marangoz başı, dericiler başı... Böylece sarayda kapsamlı bir iş bölümü ve dolayısıyla bürokrasinin varlığı da ortaya çıkıyor. Kitapta, kazıların çeşitli aşamaları fotoğraf ve çizimleri, planlar ile aktarılırken, bazı buluntu resimleri, seramik örneklerinin kesitleri de arkeoloji dünyasının kıyaslamasına sunuluyor.

Adı: Hititlerde şarkı, müzik ve dans (Hitit çağında Anadolu'da üzüm ve şarap) Yazarı: Sedat Alp Yayımlayan: Kavaklıdere Kültür Yayınları ISBN:975-6813-02-4 Sayfa:100

Hititler hakkında yazılan kitapların sayısı gün geçtikçe artıyor. Hitit yazılı belgelerinden hareketle ve arkeolojik buluntular da değerlendirilerek yazılmış ilginç bir kitap. Türkiye'nin ilk "Hitit Dil Bilimcisi" olan Ord. Prof. Dr. Sedat Alp'in bu kitabı dört bölümden oluşuyor. Birincisi Hititlerde şarkı, müzik ve dans. İkincisi şarkı, müzik ve dans ile ilgili bayram metinlerinden bazı örneklerin Türkçe'ye çevrisi. ÜçüncüsüHititlerin Ölü ritüellerinden bazı örnekler. Dördüncüsü Hitit çağında Anadolu'da üzüm ve şarap. Bir çırpıda okunan kitabı bitirip düşünmeye başladığınızda, Anadolu'nun bugünkü folklorunun köklerinin nerelere uzandığını algılıyorsunuz. Antik Yunan tiyatrosunun doğuşuna yol açan Hitit dinsel şölenlerinin yanı sıra, müzik ve şarabın birlikteliğinin kültürel etkisi yalın bir dille anlatılıyor. Bir hafta sonunda okuduktan sonra, bu kitabın belleğinizde bıraktığı bilgilerin eşliğinde Anadolu Medeniyetleri Müzesini gezerken, sergideki eserleri anlamanıza önemli katkısının olduğunu fark ediyorsunuz. Kitapta çizgi roman gibi anlatılan, müzenin eşsiz İnandık vazosuna bakış açınız da değişiyor. Hitit'teki şölen, müzik, seks ve mizah yaşamını daha somut olarak algılayabiliyorsunuz. İlk bakışta, yüz sayfalık küçük boyuttaki bu kitap insanda sıradan bir yayın izlenimi uyandırıyor. Oysa yarım yüzyılı aşan bir Hitit ve çağdaşı öteki eski dillerin ve arkeolojik buluntuların yazara sağladığı bilgi birikiminin okura damıtılarak aktarıldığını algılıyorsunuz.

Adı: Hititler-Etiler Yazarı: Ahmet Ünal Yayımlayan: Etibank ISBN: Yok Sayfa:292

Ord. Prof. Dr. Sedat Alp'in üretken bir öğrencisi olan Prof. Dr. Ahmet Ünal'ın bu kitabı, son yılların alışılmış renkli kitapları yerine yalnızca siyah-beyazı vurgulayan bir grafik tasarımına sahip. Kitabın İngilizce ayrı basımı da bulunuyor. Kitap, bir arkeoloji ya da sanat tarih kitabı değil. Hitit dili ve çağdaş dillerden hareketle, Hitit tarihini ve yaşamını gün ışığına çıkaran bir yapıt niteliğinde. Son yıllarda antik Mısır'daki yaşamdan esinlenerek yazılan çokça roman ve öykü kitapları dünyada en çok satan yayınlar listelerinde başta geliyor. Anadolu tarihinin en önemli bölümlerinden birini oluşturan Hititler hakkında bu kitap pek çok yazara esinkaynağı olacak veriler sergiliyor. Yazar, Hitit'i ilk keşfedenin 17. yy'da Evliya Çelebi olduğunu söylüyor. Çelebi, Konya Ereğli'sinin ünlü İvriz kabartması hakkında "İvriz" sözcüğünün "Evriş" olduğunu "bey-kral" anlamına geldiğini yazıyor. Yazar, İÖ ikinci binyıl Anadolu uygarlıklarının tümüne "Hitit Uygarlığı" damgasını vurmanın insafsızlık olduğunu söyledikten sonra şu değerlendirmeyi yapıyor: "Çünkü yerli Anadolu kültürleri olmadan Hitit kültürü ve uygarlığı düşünülemez. Hititler ancak bu yerli Anadolu kültürlerinin içine girdikten, onlarla haşır neşir olduktan sonra bir kültür kavmi olabilmişlerdir. Yoksa Anadolu'ya gelmeden önce Hititliğin ve Hititlerin adı bile yoktur; yani onları Hititli yapan, tarihin içine sokan Anadolu olmuştur." Bilindiği üzere Hitit dili 1917 yılında çözülmüştü. Yazar, Hitit dili konusunda bugüne değin yapılan araştırmalar hakkında ayrıntılı bilgi verirken ilginç bir yöntem izliyor. Kendinden önceki Hititologların ya da Hitit kazıları ile tanınmış yerli veyabancı arkeologların adlarını vermeden onların çalışmalarının yanlışlıklar içerdiğini satır aralarında okura iletiyor. Bu savlarını da bazı dipnotlarla destekliyor. Ancak, dipnotlarda çoğunlukla yine kendinin daha önce yazdığı makaleleri kaynak olarak gösteriliyor. Hitit dönemini araştıran arkeologları ile Hititologlara bir kere bile olsa gönderme yapmayışı, örneğin hocası Alp'ten yalnızca bir alıntı yapması dikkati çekiyor. Buna karşılık kitap, Hitit tarihinde yaşam sahnesinin bilinmeyen yönlerine yer yer güçlü projeksiyon ışıkları tutuyor. Kitapta okura ilginç gelecek çeşitli öyküler de yer alıyor. Örneğin erkekleri Hitit kadınları ile evlenen İbrani kadınların kıskançlığından tutun, günümüz kan davasının kökeninde Hititlerin "dökülen kanın sonu gelmez" inancına değin çeşitli ilginç bilgiler de göze çarpıyor. Bu arada yazarın, kazı başkanı Prof. Dr. Manfred Korfmann'ın son buluntular ışığında Troya'nın Anadolu uygarlığı ile bağlantısını kanıtlayan savlarını ve bu görüşleri yansıtan bizim gibi basın mensuplarını eleştirmesi de gözden kaçmıyor.

Adı: Çiviyazılı Belgeler Yazarı: Veysel Donbaz Yayımlayan: Sadberk Hanım Müzesi ISBN:975-6959-02-9 Sayfa:180

Türkçe-İngilizce olarak basılmış olan kitap Müzenin koleksiyonundaki çivi yazılı eserlerin içeriğini okura yansıtıyor. Kitap, bilimselliğinin dışında, konunun meraklısına da dönemin toplumsal yapısı, hukuku ve gelenekleri hakkında ışık tutuyor.Üniversitelerin Hitit dili bölümünden yüzlerce öğrenci diploma alıyor, ancak iş bulamıyorlar. Oysa, müzelerde okunup yayımlanmayı bekleyen binlerce tablet bu gençleri bekliyor. Korkarım şu andaki akademik kuşaktan sonra Hitit'in anavatanında Hititçe okuyan tek bir uzman kalmayacak. Kaldı ki kilden yapılmış bu tabletler depolarda sağlıklı koruma yapılmadığı için de bozulup dağılmaya yüz tututuyor. Bir özel müzemizin yaptığı bu çalışmanın Kültür Bakanlığına da örnek olmasını dileriz. Kitaptaki tabletler İÖ 2140 ve İÖ 521/486 tarihleri arasında kalan 1600 yıllık zaman dilimini kapsıyor 1920'li yıllarda kaçak kazılarda bulunan ve yayımlanan bu tabletler genelde eski Asur dünyasının Anadolu'daki ticari mektup, mahkeme kararları, borç senetleri ve sözleşmeleri yansıtıyor. Bir mektupta, günümüz borsasında olduğu gibi, bir tüccarın altın ve gümüşe yaptığı yatırımlardan söz ediyor. Türkiye Ticaret, Sanayi Odaları Birliğinin bu tür tabletleri derletip bir kitapta toplatması dünya ekonomi tarihi için büyük yarar sağlayacaktır. Günlük yaşamın hukukla bağlantısını ortaya koyan bir tablette "Ilabrat-baninin kızı Musa, Assur-Malik'in evinde yaşamboyu oturacak. Aynı evde yaşamını noktalayacak. Assur-malik ve çocukları onu evden kovmayacaklar. Evi, kapıları ve eşyasını satmayacak,onları yenilemeyecek." deniliyor. Böylece intifa hakkının kökenleri en azından dört bin yıl öncesine iniyor. Kitapta tabletlerin çivi yazılı çizimleri ve fotoğrafları da yer alıyor.

Adı: Doğa Ana Kubaba Yazarı: Fahri Işık Yayımlayan: S-İ Kıraç Akdeniz Medeniyetleri Araştırma Enstitüsü ISBN:975-7078-05-0 Sayfa:91

"Tanrıçaların Ege'de buluşması" biçiminde ikinci bir adı da bulunan kitap Anadolu kadınlarına adanmış. Anadolu aşığı Prof. Dr. Fahri Işık, Taş çağının ana tanrıçasından Meryem Anaya kadar ana tanrıça olgusunu şiirsel bir dille ele alıyor. Yazar, ana tanrıça olgusunun Anadolu'da ve özellikle Ege'de buluşmasını, coğrafi anlamda yatay ve tarihsel anlamda dikey olarak irdeliyor. Yazar Anadolu'da insanın mağaradan çıkıp düze, ovaya ilk O'nunla indiğini ve o gün bugündür değişmediğini vurgulamakla kalmıyor, kanıt üzerine kanıt aktarıyor. Kitabın ana metni yalnızca 34 sayfa olmasına karşılık dipnotlarıyla aktardığı kanıtlar ise 18 sayfayı buluyor. Anadolu'da toprağın O'nunla sürüldüğü, ilk tohumun onunla atıldığı ve ilk ürünü de O'nun verdiği anlatılıyor. Yabancı kaynaklara dayanarak ana tanrıçanın Anadolu'dan İÖ 6-4. binyıllarda Balkanlar ve Trakya'ya geçerek bu yöreleri de etki alanına aldığı anlatılıyor. Özellikle kadınların kitabı ilgiyle okuyacaklarını sanıyorum. Kitabın sonunda, içerikle ilgili çeşitli fotoğraflar da yer alıyor.

Adı: Troia Yazarı: Manfred Korfmann - Dietrich Mannsperger Yayımlayan: Theiss ISBN: 3-8062-1369-0 Sayfa:75

Troya, dünya tarihi ve arkeolojisi açısından önemli bir antik kent. İzmirli hemşehrimiz ozan Homeros gibi yetenekli bir "halkla ilişkiler uzmanının (!)", destan dili ile dünya insanlarını kendisine âşık eden bir kent. Fatih Sultan Mehmet ve HeinrichSchlimann gibi pek çok insan bu gizemli kenti bulmak için yüzyıllarca önce yollara düşmüşlerdi. Bugün çok başarılı bilimsel araştırmaların yapıldığı bu kente giden ziyaretçiler ister istemez düş kırıklığına uğruyor. İnsanlar, Troya'ya sanki Güzel Helena'yı, Hektor'u, Achieleus'u, Agamemnon'u, Kral Priamus'u ve sarayı ile hazinelerini görecekleri sanısıyla gidiyorlar. Oysa yalnızca yıkıntı ve taş yığınları ile karşılaşıyorlar. Kazı ekibi kısa bir süre önce buraya yol işaretlerini koyarak neyin ne olduğunu anlatan önemli bir hizmet sundu. Kazı başkanı Prof. Korfmann'ında imzasının bulunduğu bu tanıtım kitabındaki fotoğrafların yanı sıra "Troya nasıldı?"yı anlatan çizimler etkileyici. Almanca olan bu yayının bir an önce Türkçe'ye de çevrilmesini dileriz.

Adı: Troyalı Kadınlar Yazarı: L.A. Seneca Çeviren:Haydar Dönmez Yayımlayan: Kültür Bakanlığı ISBN:975-17-2101-6 Sayfa:117

Latin tragedya yazarı Seneca'nın "Troades" adlı tiyatro yapıtının ilk Türkçe çevirisi. Yazar kitabı özgün dili olan Latinceden çevirmiş. Babası ile karıştırılmaması için "filozof Seneca" denilen oyun yazarının yaşamöyküsü ve tragedyaları hakkındabilgilere de yer veriliyor. İÖ 4 yılında Mısır'da yaşarken, söz söyleme becerisini edindikten sonra Roma Senatosu'nda sivrilen Seneca'nın bu oyunu hakkında lehte ve aleyhte görüşler de okura sunuluyor.

Adı: Troia Macerası Yazarı: Rüstem Aslan Yayımlayan: Gendaş Kültür ISBN: Yok Sayfa:25

Troya kazı ekibinden olan yazarın, ressam Christoph Haussner'in resimleri ile birlikte Troya'yı anlattığı bir çocuk kitabı. Troya'yı gezecek ilkokul çocuklarına kenti masal olgusu içinde tanıtan bu kitabın eğitici yanı büyük. Benzeri yayınların artmasının çocuklara arkeolojiyi ve tarihi sevdireceği kuşkusuz. Taze beyinlerde belirecek bu sevginin tarihsel mirası koruma ve kollamada yaratacağı etki de unutulmamalı.

Adı: Ilısu ve Kargamış Baraj Gölleri 1998 Kurtarma Çalışmaları Yazarı: Numan Tuna - Jean Öztürk Yayımlayan: ODTÜ-TAÇDAM ISBN: 975-429-182-7 Sayfa:367

Kalkınmanın bedelini ortaya koyan bir araştırma kitabı. Sulama ve elektrik sağlamak amacıyla yapılan barajların Yukarı Mezopotamya'daki önemli uygarlıkların yok olmasından önce girişilen kurtarma çabaları anlatılıyor. Yöre'de Hallan Çemi, Çayönü, Nevali Çori, Göbekli Tepe kazılarının, insanlığın ilk büyük aşaması olan Neolitik Çağ kültürlerinin bilinen kronolojisini 4 bin yıl daha geriye götürdüğü anımsatılıyor. İÖ 10. bin ile 6. bin yılları arasında bölgede var olan kültürlerin önemi anlatılıyor.Türkçe ve İngilizce olan kitapta GAP'ın tarihsel miras konusunda yarattığı sorunlara dikkat çekiliyor.

Bu iki barajın yapılması ile 250 arkeolojik yer su altında kalacak. Anadolu tarihinin mihenk taşlarından olan Karkamış yakınındaki baraja su verildi. Kurtarmaya geç başlandığı için bu yerler iki yıldan az bir sürede, Ilısu'da ise 7 yılda yok olup gidecek. Karkamış'ta 16 çok önemli merkez saptandı. Kitapta 1998 yılında yapılan 14 yüzey araştırmasının ön raporları Türkçe ve İngilizce olarak veriliyor. Ilısu için 4 rapor bulunuyor. Doç. Dr. Harun Taşkıran ve araştırma görevlisi Metin Kartal ile birlikte yörede saptadıkları "paleolitik (yontma taş)" dönemine ait buluntular, bugüne değin bilinenlerin dışına çıkan önemli bir olaydır. İnsanların burada, benzerleri gibi mağarada değil iklim nedeniyle açık alanda yaşadığı olgusu arkeolojide önemli bir sayfa açarken, sular altında kalıyor.

Adı: Gordion Ahşap Eserler (Wooden Furniture) Yazarı: Elisabeth Simpson - Krysia Spirydowicz Yayımlayan: Ankara Medeniyetleri Müzesi Derneği ISBN: 975-7558-21-4 Sayfa: 174

Friglerin başkenti Gordion'da İÖ 8. yy'da yapılmış üç tümülüste 1950'lerin ortalarındaki kazılarda ahşap mobilyalar da bulunmuştu. Bunlardan biri Kral Midas'ın tümülüsüydü. Ahşap, arkeolojik kazılarda, topraktan genellikle çürümüş olarak ele geçer. Mezar odasından sağlama yakın bir biçimde çıkan bu kraliyet mobilyasının "konservasyon (koruma)" çalışmalarına 1981 yılında yazarlarca başlanmıştı. Titiz çalışma ve uygulanan kimyasal bileşimler ile kendi şimşirden, kakmaları ardıç, tablası cevizden bir masa korunarak, onarıldı ve Anadolu Medeniyetleri Müzesinde sergiye çıkarıldı. Aralarında çocuk tahtı, hayvan biçimli oyuncaklar, servis masalarının da bulunduğu ahşap eserlerin korunmasında Müze uzmanları da dahil şimdiye değin yerli ve yabancı yüzü aşkın uzmanın katkısı sağlandı. Türkçe-İngilizce birlikte basılan bu kitapta kraliyet ahşabının bulunuşundan sergiye kadar geçen 18 yıllık bilimsel onarım süreci anlatılıyor. Böylece, arkeolojide buluntular kadar, onların gelecek kuşaklara da korunmuş olarak bırakma mücadelesinin önemi de aktarılıyor.

Adı: Denizlerimizdeki Tarih Yazarı: Tufan Turanlı Çeviren:Bahar Öcal Düzgören Yayımlayan: YKY ISBN:975-363-932-5 Sayfa:175

Türkiye kıyılarındaki araştırmaları ile denizaltı arkeolojisinin kurucusu olan Prof. Dr. Geoerge Bass'in bir sözü vardır: "Anadolu'da tekne yapımı günümüzden beş bin yıl öncesine dayanır. Her yıl bu kıyılarda bir tekne batmışsa en azından beş bin batık var, demektir." Yıllardır Bass ile birlikte çalışan Turanlı, denizaltı arkeolojisinin 40 yılda Türkiye'ye ve tüm insanlığa kazandırdığı batıklar ve buluntuların yorumunu bir arkeologdan çok güncel bir röportajcı dili ile aktarıyor. Örneğin bu batıklardan bilinen en eskisi olan Kaş İlçesi yanındaki Uluburun'da İÖ 1300 yıllarından kalma batık hakkında bilgi verilirken, yükünün bakır ve kalay olduğunu, bunların birleşmesinden yaklaşık 11 ton bronz üretilebileceğini öğreniyoruz. Yazar bu kuru rakama şu açıklığı getiriyor:"Korsanlar ele geçirmiş olsalardı, bu miktarda bronz Akdeniz bölgesinde tarihi değiştirebilirdi. İster çiftçilikte kullanılacak modern araçlar, ister gemi yapımı, ister büyük bir ordu için silah üretiminde kullanılsın; 11 ton bronz büyük bir kesinlikle tarihte iz bırakırdı." Bu gemideki buluntuları okuyunca Doğu Akdeniz'in "seyyar süpermarketi gibi bir tekne" olgusu ile karşılaşıyoruz. Genelde batık kazıları 2 yıl sürer. Oysa bu batığın kazısının 11 yaz sürdüğünü, 18 bin buluntu ele geçirildiğini öğreniyoruz. Yazar, denizde her saatte bulunan bir malzemenin onarım ve bakımı için su üzerinde en azından 20 saat harcandığına da dikkat çekiyor. Uluburun batığının bu yıl Bodrum Müzesinde özel olarak hazırlanmış bir bölümde sergilenmesi söz konusu. Genelde batıkların yerlerini kazı heyetine Bodrumlu süngercilerin gösterdiğini anımsatan yazar, bu bilim dalının ortaya çıkış öyküsünü de Türkçe ve İngilizce ayrı basımlarda anlatıyor. İşin ilginç yanı bir arkeolog olmayan yazar kitabındaki bilgilerin doğruluğunun yabancı uzmanlarca gözden geçirilmesi için alışılmışın dışında önce İngilizce yazmış ve Türkçe'ye sonra çevrilmiş. Kitap, bilimsel raporlarda yer almayan, bu kazıların sorunları, güçlükleri, perde arkası, buluntuların tarihsel ve sanatsal önemi, geliştirilen denizaltı kazı aygıtları konusunda okurun bilgi dağarcığına zengin katkılarda bulunarak, bu alanda sevgi yaratmanın öncülüğünü de yükleniyor. Kitapta Uluburun Batığından Osmanlı Midilli zırhlısına ve Cumhuriyetin Atılay denizaltısına kadar Türkiye kıyılarında bulunan tüm batıkların ayrıntılı öykülerini veriyor. Yazar, bir arkeolog değil. Kaptan ve dalıcı. Yazarın en büyük heyecan ve mutluluğunu Uluburun batığındaki kazılarda altından Mısır Kraliçesi Nefertiti'nin yüzüğünü 55 metre derinde bulduğu an yaşadığını öğreniyoruz. Kitapta, denizaltı arkeolojisi ile ilgili bir sözlük ve denizaltının büyüsünü yansıtan çok güzel fotoğraflar da yer alıyor.

Adı: Dipten Gelen Parıltı Yazarı: Aynur Özet Yayımlayan: Anıtlar ve Müzeler Gn.Md. ISBN:975-17-2075-3 Sayfa:187

Arkeolojik buluntular arasında yer alan antik camlar konusunda Türkiye'de yok denecek kadar az yayın var. Bu alandaki boşluğu dolduran bu kitapta yazar, çalışmasının çerçevesini Bodrum Müzesi'nin cam koleksiyonu ile çizmiş. Bilindiği üzere müzenin özel bir bölümünde 1986'dan beri cam koleksiyonu sergileniyor. Kitapta ayrıca yerli ve ithal camlar ile camın tarihsel gelişimi hakkında bilgi veriliyor. 1977-79 yılları arasında Prof. Dr. George Bass'in Marmaris'e 24 mil uzaklıktaki Serçe Limanında bulduğu ve "cam batığı" olarak adlandırılan teknenin tarihi İS 1025 olarak saptanmıştı. Batıkta 200 tipe ayrılan 3 tonluk cam yükün tarihlenmesine Fatımi Halifelerin adlarının yazılı olduğu bazı verilerin yardım ettiği belirtiliyor. Uluburun batığındaki cam külçeler ise cam yapım tarihine ışık tutuyor. Anadolu'da cam üretiminin Lidya'da İÖ 6. yy olduğunu anımsatan yazar müzesinin konumu nedeniyle Karia bölgesi camlarına geniş yer veriyor. Cam üfleme tekniğinin İÖ 1. yy'da başladığı,Bodrum'daki Mozele kazılarında bir çöp çukurunda 1973 yılında Tunus-Kartaca, Suriye-Finike'den ithal edilmiş camların bulunduğu anımsatılıyor. 1986'da müzeye getirilen ender bir şişede kabartma tekniği ile iki öykünün anlatıldığı, ön yüzde yelkenli ve kürekli bir gemi ile başında zırhlı, miğferli, elinde kalkan ve kılıç bulunan bir savaşçı figürü olarak Aias'ın görüldüğü bildiriliyor. Troya savaşına katılan Salamisli Aias'ın gemisini gösteren cam şişenin arka yanında, sırtında hayvan postu olan elini bir hayvana uzatan bir çıplak figür bulunuyor. Bu değişik şişenin İS 1. Doğu Akdeniz'den ithal olasılığı üzerinde duruluyor. Kitapta, ayrıca parfüm şişeleri, giysi süslemeleri için boncuklar, batıklardan çıkan çeşitli cam kaplar tanıtılıyor. Katalog bölümünde en ilginç parça olarak Bodrum Müskebi kazısında bulunan baskılı camlardan yapılmış İÖ 1400-1250 tarihleri arasından kalma bir kolye dikkati çekiyor. Kitapta, camcılık ve yapım teknikleri ile ilgili bir sözlük de bulunuyor.

Adı: Antik Sikke Defineleri Yazarı: Melih Aslan - Chris Lightfoot Yayımlayan:UDAŞ ISBN:975-95369-2-7 Sayfa:66+

"Para"nın icad edildiği yer olan Anadolu'da sikke bilimi konusunda yazılmış pek az bilimsel kitap bulunuyor. Son olarak iki arkeolog-nümizmat (sikke bilimcinin) yayımladığı bu kitap Türkçe ve İngilizce olarak ayrı basılmış. Türkiye müzelerinin depoları yüz binlerce sikke bulunmasına karşın bunların içerdiği bilgileri gün ışığına çıkaracak nümizmat sayısının da bir elin parmaklarından az oluşu utanç verici bir çelişkidir. Üniversitelerde yeni başlayan sikke derslerinde öğrencinin bu alana kaymasına katkıda bulunacak bir kitap özelliğini de taşıyor. İlginç bazı definelerin yanı sıra Ankara'da bir özel koleksiyondaki sikkelerin tanıtımı da yapılıyor. Kitabın ekinde 74 sayfa levha ve değerlendirme kataloğu bulunuyor. Kitabın kapsamına Antalya Müzesi'ndeki Pamfilya, Burdur, Fethiye ve Sinop müzelerinden birer define ve CS Okray'ın özel koleksiyonu giriyor. 1036 sikkenin yorumunu yapan kataloğun en ilginç yanı sikke darphanelerinin dökümünü de vermesi. Ayrıca, sikkeler ile ilgili krallar ve yerel hükümdarlar, imparatorlar ve yakınları, simgeler, sikke yazıtları, dilleri ve sözlüğü, sikke basımından sorumlumemurların, kralların adları, çeşitli monogramlar, damgalar, değer işaretleri, Latince coğrafya adları, sikke birimleri meraklılara ve genç sikke bilimci adaylarına ışık tutuyor. Sikkelerden yararlanarak dönemlerin ticari ilişkilerini, olayların tarihlenmesinde sikkelerin yardımlarına da değinilen kitapta Kapadokya kralı Ariarathes'in bir benzeri bulunmayan eşsiz bir sikkesi de tanıtılıyor.

Adı: Museo Di İzmir (I) - Ripostigli di Monete Greche Yazarı: Pınar Aydemir - Müge Özsaygı - Adriana Travaglini Yayımlayan: Ennerre / Milano ISBN: 88-87235-01-5 Sayfa:194

Bir bölge Müzesi olan İzmir Arkeoloji Müzesi'nde 25 bini aşkın sikke bulunuyor. Müze ve İtalyan Lecce Üniversitesi nümizmatlarının iki yıllık işbirliği ile bu koleksiyonda yaptıkları incelemelerin sonucu bu kitapta toplanıyor. Bir dizinin ilk yayını olarak düşünülen ve Türkçe-İtalyanca olarak hazırlanan kitap İtalya'da basılmış. Bilimsel kazı ya da köylülerce rastlantı sonucu bulunup İzmir Müzesine getirilen 1700 gümüş ve bronz sikke tanıtılıyor. Bunlar arasında Eski İzmir'in bulunduğu Bayraklı ile Çiftliközü, Balıkesir, Ahmetbeyli, Çandarlı'da bulunan definelerin yanı sıra Samsun'dan gelen bir define de tanıtılıyor.

Adı: Antik Grek Sikkeleri Yazarı: Erdoğan Atak Yayımlayan: Yazarı ISBN: Yok Sayfa:400

70'li yıllarda "Koleksiyon" adlı bir sikke dergisinin de yayıncısı olan yazar, kendisine yapılan başvurulara dayanarak yazılan kitabının amacını şöyle anlatıyor: "- Öyle bir katalog istiyoruz ki, eb'adı öncekiler gibi değil, küçük olsun. Çantamızda, masamızın çekmecesinde, arabamızın torpido gözünde taşıyabilelim." Yazarın, Yunan, Roma, Bizans sikkeleri ve antikalar konusunda büyük boyda yayımlan dört kitabı daha bulunuyor. Ancak meraklısından gelen istekler üzerine yazar küçük boydaki bu kitabı hazırlamış, ayrıca Anadolu darphanelerine de yine istek üzerine yer ayırmış. Kitabın daha çok özel koleksiyoner ile müzelere sikke götürecek amatör kişiler ile müzelerdeki bilirkişi heyetlerine yardımcı olmayı hedeflediği anlaşılıyor. Kitabın hazırlanmasında uluslararası müzayede kuruluşlarının kataloglarından vefiyatlarından yararlanılmış . Gazetecilik eğitimi görmüş olan ve arkeoloji eğitimi bulunmayan, konuya pratikten başlayan yazar, kitabının başlangıcında sikke tarihi hakkında da bilgi veriyor. Kitap, daha çok "piyasaya" yönelmiş oluyor. Yazar, şu ya da bu biçimde eline bir ya da birden fazla sikke geçen sıradan bir vatandaşın bunu müze ya da özel koleksiyoncuya götürmeden önce kendi değerlendirmesini yapmasını öngörüyor..

Adı: Seramik Katalogu Yazarı: Turhan Özkan Yayımlayan: İzmir Arkeoloji Müzesi ISBN: Yok Sayfa:102

Ege'nin bölge müzesi olan İzmir Arkeoloji Müzesi Cumhuriyetin ilk müzelerinden. 1924 yılında kuruldu. Kitap, Ege üretimi seramiğin tarihi, biçim, biçem, bezeme ve tekniğini örnekler ile anlatıyor. Müzeye satınalma ve bilimsel kazılardan gelen eserler arasında İÖ 3 bin yılından kalma örnekler de dikkati çekiyor. Kitabın önemli yanı Ege'nin iki yakasındaki seramik alışverişini ve karşılıklı etkilenmeyi, hatta Doğu Akdeniz ile ilişkileri vermesidir. Bu arada son yıllarda İzmir ve çevresindeki önemli tunç çağı buluntulardan Limantepe, Panaztepe, Tahtalı, Baklatepe kazılarındaki seramikler Ege tarihine, ticaret ve sanatına da ışık tutuyor. Kitap, Yunanistan'ın ünlü Miken sanatının seramiğinin Anadolu'da 70'in üzerindeki yerleşme alanında bulunduğuna da dikkati çekiyor.

Adı: Daskyleon (1) Yazarı: Yasemin Tuna-Nörling Yayımlayan: Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi ISBN:1300-5685 Say fa:93+

Editörlüğünü Hasan Malay'ın yaptığı Ege Üniversitesi'nin bu yayını daha çok arkeologlara hizmet veren Almanca basılmış bir kitap niteliğinde. Kitapta, Bandırma yakınındaki Küçük Frigya Bölgesi Pers satraplık merkezi Daskyleion'da 1988-92 yılları arasındabulunan 691 Attika seramik parçası, 22 sayfalık çizim ve 45 sayfalık fotoğraflarla tanıtılıyor. Friglerin ana tanrıçası Kybele kültüyle bağlantılı bir nokta olan bu Anadolu-Pers kentinde Yunanistan kökenli en erken Attika seramiği İÖ 575-65 yılları arasına tarihleniyor.

Adı: Geç Antik Çağda Kent Derleyen: John Rich Çevirenler: Suna Güven - Ertuğrul Güven Yayımlayan: Homer Kitabevi ISBN:975-8293-06-0 Sayfa:203

Anadolu'daki günümüz kent adlarını kazıdığınızda genelde altından bir antik kent adı çıkar. Örneğin İzmir-Smyrna, Ancyra-Ankara, Hereklion-Ereğli gibi. Modern kentlere geçiş aşamasında, antik kentlerin son dönemlerinin ele alındığı kitapta sekiz ayrı yazarın makalesi bulunuyor. Yazarlar antik dünyanın Anadolu, Kuzey Afrika ve Avrupa'sından günümüze geçişini irdeledikleri makalelerin birincisinde Afrodisyas'ta bulunan yazıtlardan da yararlandıkları görülüyor. Klasik kentin Geç Roma Döneminde Afrika'da düşüşünü, Gallia'da Hıristiyanlık ve kent, Tuna yöresinde kentleşmenin yarar ve sömürüsü ve çeşitli Avrupa kent olaylarına ilişkin çeşitli yazılar toplum ve kent bilimcilerin ilgisine sunuluyor. Kitabın son bölümünde ise Antakya'nın Bizans'tan İslamiyet'e doğru yol alışını Hugh Kennedy irdeliyor. İlk kez Hıristiyan sözcüğünün kullanıldığı, ilk kez kilisenin kurulduğu bu kentimizin değişimi inceleniyor. Bir yabancı araştırıcının yazısı ile bu ilimizin tarihine ışık tutulmuş oluyor.

Adı: Roma İmparatorluğu'nda Doktorlar ve Hastalıklar Yazarı: Ralph Jackson Çeviren: Şenol Mumcu Yayımlayan:Homer Kitabevi ISBN:975-8293-02-8 Sayfa:208

Modern tıpta kullanılan yöntemlerin Roma dönemindeki kökeni ve bu yöntemlerin bazı saçma uygulama ve inançlarla birlikteliği ortaya konuluyor. Homeros ve Plinus gibi antik yazarların anlattıklarının yanı sıra, arkeolojik buluntular, vazo ve duvar resimlerinden yararlanılarak yazılan kitap tıp tarihine ışık tutuyor. Roma'daki kehanet ve fal ile tıbbın birlikteliği anlatılırken antik Yunan tıbbından da esinleniliyor. Kitapta, besinler, hijyen, hekimlik, kadın hastalıkları, doğum ve doğum kontrolü, ameliyatlar ve ordu ilişkisi, tanrılar ve büyüleri, ölüm gibi konular işleniyor. Ünlü Hippokrates'in görüşleri, antik dünyanın en önemli tıp merkezlerinin Datça yarımadasındaki Knidos, İstanköy ve Güney İtalya olduğu vurgulanıyor. Bu yöre ikliminin sağlık üzerinde yarattığı ilaç etkisinin önce antik dünyada keşfedildiği anlaşılıyor. Knidosluların her organın hastalıklarının listeler halinde sınıflandırılması konusunda yetkin oldukları, İstanköylülerin ise hastalıkların genel tanımları ve beklenen seyirlerinin anlatılması yolu ile tıp yazınına katkıda bulundukları anımsatılıyor. Diyetin "Yunan ve Roma'da yalnızca yeme-içe düzenini değil, sporcuların egzersiz, banyo, gevşeme ve ilaçlarını da kapsadığı, sonraları hastalıkların tedavisinde bir yönteme dönüştüğü" öne sürülüyor. Asklepiades'in beş ilkesinin gıdalardan uzak kalma, şaraptan kaçınma, masaj, yürüme ve çeşitli araba gezintilerine ilişkin öğütleri ile günümüz doktorunun tavsiyelerinden pek farkı olmadığı göze çarpıyor. Tıp dünyası, tıp tarihi ve arkeolojik buluntularda ele geçen, ancak ne oldukları bilinmeyen bazı nesnelerin değerlendirilmesine katkıda bulunan bu kitap arkeoloji ve tıp dünyası dışındaki okurlar için de aydınlatıcı özelliğe sahip. Bugün Türk müzelerinde pek çok arkeolojik tıp malzeme buluntusu depolarda (bir-iki özel koleksiyonda) kaderlerine terkedilmiş duruyor. Oysa bunları arkeologlar ile tıp adamları birlikte inceleyebilirler. Aşıklı Höyükte 10 bin yıl önce kafatasından girilerek yapılan bir ameliyattan Ankara Medeniyetleri Müzesi'ndeki adak taşlarındaki yazıtlara kadar yayılan bir alanın ortak araştırması yeni yayınların yapılmasına yol açabilir.

Adı: Şiirler Yazarı: Gaius Valerius Catullus Çeviren: Güngör Varınlıoğlu Yayımlayan: Kültür Bakanlığı ISBN: 975-17-2221-7 Sayfa:200

Ahmet Taner Kışlalı'nın Kültür Bakanlığı döneminde yeniden başlattığı dünya klasikleri dizisinin ilk kitaplarından olan bu yayın Latince'den çevirisinin gözden geçirilmiş yeni baskısı. İlk çıktığında bu kitap Kışlalı'ya karşın, cinsellik içermesi açısından sansür edilmekten kurtulamamıştı. Kitabı özgün dili olan Latince'den çeviren Varınlıoğlu, bu kez tek bir metne bağlı kalmadan, başka metinlerden de yararlanarak, sansürsüz ve aradan geçen yıllarda olgunlaşmış olarak, yayımlamış oluyor. İÖ 57 yılında İznik yöresinde yöneticilik de yapmış olan Romalı çapkın şair Catullus ve şiirleri hakkında da kitapta bilgi veriliyor. Ozanın, pek çok batılı yazara ve bu arada ünlü besteci Karl Orff'un müziğine de esin kaynağı olduğu biliniyor. Şiirlerde geçen adlar hakkında bir dizin de bulunuyor.

Adı: Eski Roma Yaşantısında Bir Gün Yazarı: Hilary J. Deighton Çeviren: Hande Kökten Ersoy Yayımlayan: Homer Kitabevi ISBN: 975-8293-03-6 Sayfa:83

Arkeoloji ya da tarihle profesyonel ilgisi olmayan sıradan bir turist olarak bir ören yerini, örneğin Efes ya da Phaselis'i gezerken bazı işaretler görürüm. Hamam, gymnasium. antik liman, tapınak gibi. Önce beynimde sanal olarak o yıkıntıları bütünleyip, onarırım. Sonra içine erkek-kadın, genç-yaşlı insanlar yerleştiririm. Ardından kendime sorarım: "O yıllarda insanlar bu yapılarda ne yapıyorlardı?" Bir antik kenti genelde böyle gezmeye çalışırım. İşte bu kitap bir günlük zaman diliminde de olsa bir antik kentteki yaşamı okura yansıtıyor. Bir Romalı ailenin sabah, öğleden sonra, akşam yaşamına sizi tanık ediyor. Kitapta yer alan çizimlerle de Roma (sadece kent değil dönem) insanının yaşamı bir şablona oturtulunca, Phaselis'teki, Efes'teki yaşamı da daha iyi canlandırabiliyorsunuz. Bu kitabı okuyunca antik kentlerdeki kalıntıların sizin de beyninizde sanal olarak canlanıp yaşamaya başladığını algılayacak ve bu ören yerlerini daha iyi seveceksiniz. Bir akşam yemeğine Romalı aileye konuk gitmeye de hazırlanın.

Adı: ODTÜ Yıllarım Yazarı: Kemal Kurdaş Yayımlayan: ODTÜ Geliştirme Vakfı ISBN:975-7064-06-8 Sayfa: 355

Maliye Bakanlarından Kemal Kurdaş'ın ODTÜ rektörlüğü dönemine ilişkin anılarını içeren bu kitabın arkeolojik yayımlar arasında ne işi var diye sorabilirsiniz. Kitabın tümünün ilginçliği ve önemi dışında özellikle 165-200 sayfaları arasındaki bölümün ayrıbasım yapılarak, tüm milletvekillerine, müsteşar, genel müdür, vali, kaymakam, belediye başkanı, büyükelçi, konsolos, rektör ve dekanlara dağıtılmalıdır. Arkeoloji ile hiç ilgisi olmayan, ekonomi ve maliye okumuş, bu alanda uluslararası düzeyde uzmanlığa ve Maliye Bakanlığına yükselmiş ve bir eğitim kurumunun başına geçmiş bir insanın, Anadolu'nun tarihsel ve kültürel mirasının korunup kurtarılmasında gösterdiği bireysel ve özverili çabaların herkesçe bilinmesini isterim. Kurdaş'ın Türkiye'de arkeoloji fakülteleri dururken Keban Barajı ve daha sonra Atatürk ve Karakaya barajları altında kalacak ören yerlerinin kurtarılması kampanyasını başlattığı biliniyor. Yağmurlu bir Ankara gecesinde bir Frig tümülüsünün kazısının sualtında kalmasını önlemek amacıyla sırıl sıklam ıslanma ve hastalanma olasılığını göz ardı edip, arkeologlardan önce mezara koşan, Anadolu sevgisi ile dolu bu insanın tüm yöneticilere örnek olmasını dilerim. Dozerlerle tümülüsleri, baraj planlamaları ile kentleri yok eden bürokrat aydınların kulakları çınlasın!

Adı: Tarsuslu Paulus'un Üç Dünyası Yazarı: Richard Wallace ve Wyne Williams Çeviren: Z. Zühre İlkgelen Yayımlayan:Homer Kitabevi ISBN:975-8293-07-9 Sayfa:246

İnanç yılında çıkan bu kitap Müslüman Türk aydının Anadolu'da çok tanrılı dinler ile birlikte Yahudilikten Hıristiyanlığa geçiş dönemindeki bilgi eksikliğini gideren mükemmel bir yayın. Tarsuslu hemşehrimiz Paul'un Hıristiyanlığı yaymak için İtalya'ya yaptığı dört yolculuk boyunca gittiği yerler ve yaşadığı olaylar gerçekte çağdaş bir gezginin öyküsü gibi anlatılıyor. O günlerin karada ve denizde yolculuk koşulları ve olanakları da yansıtılıyor. Arkeolojik veriler, antik tarihçiler, dinsel yayınlardan sık dokunarak yazılmış kitapta ayrıca her bölümde ayrıntıya merak duyanlar için bazı kitaplar da öğütleniyor.Yazarlar Paul'un uğradığı kentlerin (çoğu Anadolu'da) o yıllardaki günlük yaşamlarını da ayrıntılı olarak ele alıyorlar. O yılların felsefesi, sanat ve kültürü de okurun bilgisine sunuluyor. Böylece, günümüzde Antalya'da, Yalvaç'ta Çanakkale ve Kuşadası yöresinde yaşayan aydınlarımız bulundukları kentlerin o günlerine de zaman tünelinden geçmişe dönerler. Yunanca konuşan, Romalı,Yahudi Paul, Hıristiyanlığı yaymasının bedelini Roma'da başının kesilmesiyle öder. Okura kolaylık olması amacıyla kitabın sonunda antik yer adlarının günümüzdeki adlarının bir dizini de veriliyor.

Adı: Nahçıvan'da Arkeolojik Araştırmalar Yazarı: Oktay Belli - Veli Sevin Yayımlayan: Arkeoloji ve Sanat Yayınları ISBN:975-6899-40-9 Sayfa:78

Kafkaslar, Asya'dan Anadolu'ya geçişin engebeli yüksek kapısıdır. Anadolu'ya yerleşmeye ya da saldırıya gelen kavimler bu yüksek geçidi kullanmışlardır. Türkiye-İran sınırına doğru yapılan arkeolojik araştırma ve kazılar 33 yıl önce kurulan Van Bölgesi Tarih ve Arkeoloji Araştırma Merkezi'nce yürütülmektedir. Ancak Anadolu'da daha kuzeye yönelik çalışmalar ihmal edilmiştir. Türk arkeologların sınır aşan çalışmaları ise maddi olanaksızlıklar nedeniyle hiçbir zaman gerçekleşmemiştir. Dolayısıyla bu eksiklikleri gideren önemli bir tasarımın ilk adımı iki yıl önce uygulamaya konulmuş ve yazarların başkanlığında bir ekiple Nahçıvan Cumhuriyeti arkeologlarınca ortak çalışmalar yapılmıştır. Bir yüzey araştırması niteliğindeki çalışmalarda dahi önemli verilere ulaşılmıştır. Türkçe-İngilizce olan bu kitapta bu araştırmaların sonuçları, çizim ve fotoğrafları ile arkeoloji dünyasına sunuluyor. Araştırmacılar bölgenin maden ve ham madde yataklarını da gözden geçirmişlerdir.

Adı: Türkiye Müzeleri Yazarı: Mehmet Önder Yayımlayan: Türkiye İş Bankası ISBN:975-458-044-8 Sayfa:376

Müze kökenli, Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü, Kültür Müsteşarlığı yapmış olan yazar birikimli bir kültür adamı. 1977'de İngilizcesi ile birlikte ilk kez yayımlanan kitap, daha sonraki gelişmelerin ışığı altında gözden geçirilip basılan beşinci baskısı ile yeniden karşımıza çıkıyor. Türk Müzeleri birer "komprime hap" çerçevesinde tanıtılıyor. Okur, herhangi bir kente gitmeden, orada nasıl bir müzeyle karşılaşacağını önceden öğrenmiş oluyor.

Adı: Ephesus Museum Yazarı: Müze Görevlileri Çeviren: Christine K. Thomas Yayımlayan: DO/GÜ ISBN: Yok Sayfa:136

1863'te İngiliz J.T. Wood'un Efes'e ilk kazmayı vurması ile başlayan arkeolojik kazılar, 105 yıldır Avusturya Arkeoloji Enstitüsü'nün yönetiminde sürüyor. Müzedeki araştırmacıların uzmanlık dallarındaki katkıları ile hazırlanan kataloğa ilginç eserler seçilmiş. Bulundukları yerlere göre gruplandırılan eserler hakkında teknik özet bilgilere yer veriliyor.

Fildişinden yapılmış bir erkek heykelciği ile başlayan kitapta ünlü Yunan filozof Sokrates'in freski ile mermerden heykel başı çarpıcı eserler arasında yer alırken, Mısırlı bir rahip heykeli Doğu Akdeniz'deki bir uzun yolculuğun tanığı olarak karşımıza çıkıyor. Kuşkusuz İS 2.yy'a ait Trajan'ın fildişi kabartmaları olağanüstü bir sanat ürünü ve dünyada eşi olmayan bir buluntu olarak okuru büyülüyor. Lydia'da icat edilen paralardan ilk elektrom sikkeler, defineler, tümülüs buluntusu altın takılar, Miken döneminin yanı sıra görkemli eserler kitapta okuru Müzeyi ziyarete çağırıyor. Gözler kitapta tanıtımı yapılan ancak resimleri bulunmayan eserleri de arıyor.

Adı: 100 Jahre Österreichische Forschungen in Ephesos Yazarı: H. Frisinger- F. Krizinger Yayımlayan: Avusturya Bilimler Akademisi - Viyana ISBN:3-7001-2732-4 Sayfa:

Üç cilt Anadolu Arkeolojisinin gözbebeklerinden biri olan Efes kazılarının 100. yıldönümü nedeniyle yerli yabancı 100 bilim adamının makalesinin bir araya getirildiği eşsiz bir yapıt. Makaleler yazarların kendi dillerinde yayına alınmış. Birinci ciltteki makaleleri tamamlayan fotoğraf ve çizimler ikinci ciltte, planlar ise üçüncü bölümde bir takım olacak biçimde düzenlenmiş. Böyle bir kitap arkeologlara, epigrafistlere, numizmat ve sanat tarihçilerine önemli bir bilimsel başvuru olanağı sağlıyor. Efes hakkında ne öğrenmek istiyorsanız kitapta yanıtını alabileceğiniz her türlü bilgiye yer veriliyor. Böylece Enstitü, bu yayınla 100 yıllık Efes'e verdiği emeği de bilimsel açıdan taçlandırmış oluyor. Arkeoloji eğitimi veren her kurum ya da öğreten her kişide bulunması gereken, son yıllarda basılmış benzeri olmayan kapsamlı bir yayın. Kitabın sonunda makalelerin Türkçe özeti de veriliyor.

Adı: Ephesus Yazarı: Gilbert Wi- Gudrun Wlach Yayımlayan: Avusturya Arkeoloji, Enstitüsü Çeviren: Claudia Luxon (İngilizce) ISBN:3-205-98583-4 Sayfa:189

Avusturya Arkeoloji Enstitüsü'nce yürütülen Efes kazılarının 100. yılı nedeniyle İngilizce olarak yayımlanan kitap, bu antik kentteki yapıları, mimari özellikleri ve buluntuları eski fotoğraf ve çizimleri ile okura tanıtıyor. Kazıları altı tarihsel aşamada ele alan kitapta, dünyanın yedi harikasından biri olan Artemision nedeniyle Efes'in 19.yy'dan beri ilgi odağı olduğunu vurguluyor. Avusturyalılar'dan önce İngiliz mimar J.T.Wood'un çalışmalarından günümüze uzanan araştırmalar, özet bilgiler halinde aktarılırken daha çok görsel malzemeye ağırlık veriliyor. Kitapta Viyana'daki Efes Müzesi'nde sergilenen eserlere de değiniliyor.

Adı: Priene Yazarı: Frank Rumscheid Yayımlayan: Ege Yayınları ISBN:975-807-016-9 Sayfa:239

Alman Arkeoloji Enstitüsü adına kenti 1895-99 yılları arasında ilk kazan arkeolog Priene'ye "Asya'nın Pompei'si" adını vermiş. Bir rehber kitabı olarak İngilizce basılmasına karşılık çok kapsamlı bir yayın niteliğinde. Antik dünyada Bafa Gölü Ege'ye açılan büyük bir koy konumundaydı. Erozyonla dolan ve sonra bir göle dönüşen bu yöredeki Priene sırtını dağa ve cephesini de denize vermiş, İon Birliğinin önemli bir yerleşim noktası idi. Kitapta, kentin eski fotoğrafları ile birlikte adının Güllübahçe'ye değiştirilmesine kadar uzanan öyküsü de aktarılıyor. (Kitapta yer almayan bir bilgiyi de biz anımsatalım. Bugün çok az kişinin bildiği bir gerçek Priene'nin bağlı olduğu Söke'nin adının1904'lerde Su Köy olduğu, zamanla söylene söylene Söke'ye değiştiğidir.) Priene, New York'ta uygulanan cadde ve sokakların birbirini dik kesen kareleme sistemi ile Miletli Hippdamus tarafından yapılmış ilk kent olma özelliğini taşıyor. Türkçeye de çevrilmesi gerekli olan bu kitapta Berlin Müzesi'ne Priene'den gitme bazı eserlerin resimleri, yıkıntıların sağlam dönemlerini gösteren çizimler de yer alıyor. Kendi arabanızla Didim ve Bodrum'a giderken Priene'ye uğrayınız ve bu kitabın eşliğinde gezerken antik dünyanın bilinen en eski sinagogu ile en eski Yunan tiyatrosunu da görünüz.

Adı: Limyra Zemuri Taşları Yazarı: Jürgen Borchhardt Çeviren: Güler Yümer Yayımlayan: Arkeoloji ve Sanat Yayınları ISBN: 975-7538-88-4 Sayfa:160+

Bugünkü Antalya il sınırları içinde olmakla birlikte, antik Likya'nın bir kenti olan Lmyra kazısını Avusturya Arkeoloji Enstitüsü adına otuz yıla yakın bir süre yöneten Alman Profesör Borchhardt kitabın yazarı. Okur, böylece Limyra'yı birinci eldenbilgilerle daha iyi tanımış oluyor. Bu yayında, savaşta Troya'lıları destekleyen Limyra'lıların gerek antik dünyadaki tarihsel yaşamları ve gerek haçlılar dönemindeki ilginç olaylar da anlatılıyor. Son yıllarda bir antik kent için yayımlanmış en iyi rehber kitap olarak tanımlanan bu eserde yılların araştırmaları, Lykia Kralı Perikle'nin kale ve sarayı, anıtsal mezar heroon hakkında da ayrıntılı bilgiler veriliyor. Bu arada, kazı başkanının yerel halkın neden olduğu yangın sabotajlarını da biz anımsatalım!

Adı: Halikarnassos'ta Bir Zaman Yazarı: İzzeddin Çalışlar Yayımlayan: Ericsson /Türkcell ISBN:975-6845-02-3 Sayfa:179+

Bodrum antik sur restorasyonunu tanıtım amacıyla, kenti de tanıtan bu kitabın ayrıca İngilizce baskısı da bulunuyor. Kitabın içinde ek olarak Bodrum ve yarım adanın antik ve modern haritası ile birlikte turistik bir rehberi de veriliyor. Bodrum'un geçmişiyle kenti günümüze taşıyan Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir'in şu sözleri ile bir fotoğraf okura "Merhaba" diyor: "Yokuş başına geldiğinde/ Bodrum'u göreceksin,/Sanma ki sen/ geldiğin gibi gideceksin Senden öncekiler de/ böyleydiler/ Akıllarını hep Bodrum'da/ bırakıp gittiler..." Kentin kısa mitolojisi ile Herodotos ve Halikarnassos gibi ünlüler tanıtıldıktan sonra Myndos kapısının onarım çalışmaları anlatılarak Bodrum yarımadasında kısa bir tura çıkılıyor.

Adı: Tanrılar Dağı Nemrut Yazarı: Nezih Başgelen Çeviren: Fatma Artunkal-Neşe Olcaytu Yayımlayan: Aygaz ISBN: 975-6899-33-6 Sayfa: 48+

UNESCO'nun "İnsanlığın Kültür Mirası" listesine aldığı Nemrut Dağı'nın doruğundaki Kommogene Kralı Antiokhos'un görkemli anıt mezarı çeşitli kitaplara konu olmuştur. Bu kitapta, tepedeki anıtsal heykellerin arkasındaki yazıtta yeralan "vasiyetname"sini Grekçe'den Türkçeye çevirisi ilk kez yayımlanmaktadır. Prof. Dr. Sencer Şahin'in çevirisinin bir yerinde Kral şöyle sesleniyor: "... Gerçekten tanrılara layık bu heykelleri ben diktirdim: Zeus-Oromasdes'in, Apollon-Mithras-Helios-Hermes'in, Artagnes-Herakles-Ares'in ve her şeyi besleyen vatanım Kommagene'nin heykelleri. Aynı taştan ve aynı tahtlar üzerinde duaları işiten tanrıların yanına kendi heykellerimi de koydurttum. Böylece ulu tanrıların ezeli saygınlığını kendi genç bahtıma çağdaş kıldım..." İÖ 162-İS 72 yılları arasında egemen olmuş krallığın bu görkemli yöresinde Osman Hamdi'den günümüze değin burada yapılan arkeolojik araştırmalar kitapta anlatılıyor. Bilindiği üzere bugüne kadar hiçbir bilimsel girişim, yapısındaki özellikten dolayı, mezar odasına ulaşmayı başaramadı. İşin ilginç yanı, kralın vasiyetnamesindeki şu sözlere karşın arkeologlar yine de her türlü girişimde bulunarak mezar odasına ulaşmaya çaba gösterdiler: "Her kim ki ama, bu düzenin kutsal geçerliğini ya da ölümsüz iradenin teyit ettiği rahmet abidesini bozar ya da zarar verir ya da gerçek anlamını değiştirmeye yeltenirse, yalnız kendisi değil aynı zamanda tüm soyu sopu rahmetli atalarımın ve tümtanrıların hışmına uğrasın, ta ki cezasını tamamıyla çekinceye kadar." Kitapta İngilizcesi ile birlikte yeralan metinde Prof. Şahin'in Kommogene ve Nemrut Dağ hakkında yaptığı tarihsel açıklamaların yanı sıra yöredeki Karakuş tümülüsü ve anıtlar hakkında da geniş bilgiler bulunuyor. Kitapta metinler Türkçe ve İngilizce olarak yayınlanıyor.

Adı: Efsuncu Orpheus Yazarı: Füsun Tülek Yayımlayan: Arkeoloji ve Sanat yayınları ISBN: 975-6899-26-3 Sayfa: 72

Mitolojinin ilginç tiplerinden Orpheus'u konu alan bu eser bir yüksek lisans tezi olarak hazırlanmış, ancak yazarın çevresindekilerin teşviki ile önemli bir monografik kitaba dönüşmüş. Müzisyen, gizemli bir ozan ve kahin olan Orpheus ile ilgili olay,öyküleri değerlendiren kitabın en önemli yanı, mitolojinin bu kahramanı ile ilgili sanat eserlerine, özellikle mozaik kıyaslamalarına yer vermesidir. Hıristiyanlığa geçişte İsa'ya dönüşen bir kimlikle karşımıza çıkan Orpheus'la ilgili Kudüs ve İstanköy mozaikleri dışında konunun daha çok Anadolu'da yaygın kullanıldığı görülüyor. Şanlıurfa, Adana, Tarsus, Polatlı-Kayabaşı, Pamphilya-Seleukia mozaikleri kitapta ayrı ayrı ele alınarak birbirleriyle kıyaslanıyor. Orpheus mozaiklerinde resimleme teknik ve biçemleri ile tarihlemeleri hakkında bilgiler aynı kitapta Türkçe ve İngilizce olarak anlatılıyor.

Adı: Antalya Yazarı: Hüseyin Çimrin Yayımlayan: Akdeniz Kitabevi ISBN: 975-7935-01-8 Sayfa: 224

Önce kent merkezini ve ardından ilçelerini siyah-beyaz fotoğraf ve çizimler ile tanıtan bu kitabın dördüncü baskısı. Turistik bir kitaptan çok, bu güzel Akdeniz ilini tanımak isteyenler için derlenmiş bir danışma kitabı özelliğini taşıyor. İlin tarihsel,kültürel, dinsel ve doğasal tüm noktalarının envanteri veriliyor.

Adı: Muğla Müzeleri Ören Yerleri Yayımlayan: İl Kültür Müdürlüğü ISBN: Yok Sayfa:160

Yakın yıllara değin Türkiye'deki müzelere gittiğinizde, sergilenen yapıtlar ya da yörenin antik yerleri hakkında değil bir katalog, harita bir kartpostal dahi bulmak olanaksızdı.

Son yıllarda yaygınlaşan baskı olanakları ile yerel kültür adamları bireysel ya da bir grup olarak tanıtıcı yayınlar yapmaya başladılar. Genelde uluslararası standartlara uygun olmasa da ilk aşama açısından önemli adımlar atılıyor. Muğla, Marmaris, Milas, Bodrum, Fethiye müzeleri temsilcilerinin katkıları ile derlenen bu yayın da bir ilk aşama boyutunda. Bu ilimizdeki ören yerlerine gideceklere ön bilgiler sağlıyor.

Adı: Tarsus Yazarı: Hikmet Öz Yayımlayan: Kültür Bakanlığı ISBN: 975-17-1938-0 Sayfa: 160

Uygarlıklar kadar Hıristiyanlığın dünyaya açılmasında kapı rolü oynayan bu kentin arkeolojik, tarihsel ve toplumsal yaşamı tanıtılıyor. Son yıllarda arkeolojik alanda olağanüstü buluşlara sahne olması ile dünyada St. Paul'dan sonra yine dikkatleri üzerine çekiyor. Danyal Peygamberin de mezarının bulunduğu bu kentin Cumhuriyet dönemi yaşamı ile birlikte ünlü yılan kadın Şahmeran öyküsüne de yer veriliyor.



Bu yazı 18 Mayıs 2000 Tarihli Cumhuriyet Kitap Dergi Ekinden alınmıştır
ve telif hakkı Cumhuriyet yazarı Özgen Acar'a aittir.
http://www.cumhuriyet.com.tr/

Ana sayfaya dönüş için buraya tıklayın
https://mezopotamya.tripod.com/ adresine gitmek için buraya tıklayın.

Bedava Arkeoloji ekitap'ları için www.ekitap.gen.tr adresini kullanabilirsiniz.

mezopotamya.tripod.com adresini hazırlayanlar:
Umut Devrim Eryarar   udevrim@yahoo.com
İlker Fıçıcılar   ilkerf@geocities.com