Kaynak:
" Yakın Doğuda Kabileler(chiefdom) ve Erken Devletler"
{ " Chiefdoms and Early States in Near East: The Organizational Dynamics of Complexity." - Edited by Gill Stein -
Prehistory Press. Monographs in World Archeology. No 18 - 1994 }

GİRİŞ - 1

EVRİMSEL TİPOLOJİLER VE KÜLTÜREL KARMAŞIKLIK

Mitchell S. Rothman
Widener Üniversitesi
ceviri: Ilker Ficicilar

* Evrimsel Analiz ve Karmaşıklık

Antropolojik arkeolojide "kabile" ve "erken devlet" kavramlarından daha tartışmalı yalnızca birkaç kavram daha vardır. Bu terimlerin, bu yazının başlığında kullanılması bazı okuyucuların, bizim karmaşıklık evriminin analizi için adım-tipolojilerini kullandığımızı sanmasına yol açabilir. Bu böyle değildir. Aslında biz, karmaşıklıktan bahsederken kullanılabilen bir yapı olarak, özellikle de kültürler arası karşılaştırmalı yöntem daha uygun olduğunda, tanımı iyi yapılmamış "kabile" ve "devletler" 'in yararlı kullanımının sürdürüldüğü pragmatik yaklaşımı savunuyoruz. Yine de bizim asıl üzerinde duracağımız organizasyonel dinamiklerdir. Bu, toplumun farklı gruplarının ve bölümlerinin, formal yapısal özelliklerinin açıklanıp anlatılmasından ziyade gerçekte ne işe yaradığı ve nasıl değiştiğidir. Bu son araştırma stratejisi, son yüzyılın hemen hemen bütün evrimsel yaklaşımlarını cendereye alan bir problemle başa çıkmanın bir yolunu temsil ediyor.: Evrimsel modelin savunucularının süreci anlama çalışmalarına karşın, sarfedilen çabalar sürekli olarak, sosyo-kültürel değişimi tanımlamak için seçilen değişkenlere ilişkin terminolojik tartışmalarla tıkanıyor.

19. yüzyıldaki (örneğin Morgan 1877, H. Spence 1900) evrimsel antropologlar ile 20. yüzyıldaki (ör. White 1949, Stewart 1955, Servie 1962, Fried 1960) yeni-evrimciler denilenlerin temel amaçları şu soru ile ifade edilebilir: "Bağımsız, özde homejen insan toplumlarının geç-Pleistosen dünyasını, birbirine bağımlı, özde heterojen endüstriyel ulusların modern dünyasından ayıran değişimin süreci" nedir? (McGuire 1983: 91). Bir başka deyişle, niçin geçmiş insan toplumsal oluşumlarında ve şimdikinde gözlemlenmiş çok büyük bir değişim vardır? Farklı değişim süreçlerinin ve yollarının sonucu mu? Bu bağlamda, az çok gelişmiş görünen toplumların bu gelişimi neyi gösterir?

Burada oluşumların ve oluşumların dönüşümleri üzerinde durmak, analitik yöntemleri eleştiren eski ve yeni evrimciler için dahi anahtar rolü oynuyor. Örneğin, White ve Steward'ın açıklamacı yöntemlerini sorgulayan bir makalesinde, Plog şöyle diyor:

" Bana göre oluşumsal değişim kavramının önemli noktası oluşum (organizasyon) teriminin kendisidir. Oluşum terimi, bir sistemin parçalarına ve bu parçaların birbiri arasındaki etkileşime denk düşer. Buna göre, her düzeydeki -bireysel, grup ve toplum içinde- insan davranışı oluşumsaldır, organize olmuştur. [ Plog (1977: 24) ] "

Antropolojik arkeologların büyük çoğunluğu, insan organizasyonlarının işlev ve dönüşümünün -dinamiğinin- açıklanmasının araştırma çabalarımızın anahtarı olduğuna olasılıkla katılacaklardır. Ayrıca, "kültür" ve "toplum" dediğimiz bireysel ve toplu organize insan davranışlarının tamamen gelişigüzel olmadığı konusunda da olasılıkla aynı fikirdedirler. Organizasyonda, toplumlar hem yapı hem de gelişim yolunda gelişigüzel olmayan önemli benzerlikler gösterir.

Evrimsel analizde araştırıcılar en çok evrimsel analizin hedefleri, yöntemi, ve anahtar değişkenleri konusunda tartışıyor ayrı fikirlere sahip oluyorlar. Bu temel fikir ayrılıklarından biri de özel (spesifik) evrimi araştırıp açıklayıp genel evrimin yerine önerenler arasındadır (bkz. Farklılığın betimlemesi için: Sahlins ve Service 1960:12f. ) Özel (spesifik) ve genel evrimin ayrımı tartışmalarında, Flannery ve Marcus özel evrim çalışmalarını bölge içinde ayrılmıs evrim olarak tanımlıyor. Bunu şu şekilde dile getirmişler:

" Ortak bir atadan ayrılmak biyolojik evrimin temel noktalarındandır. Ve tartışmasız, antropologların karşılaştıkları insan kültürlerinin büyüleyici çeşitliliğinin evriminde en önemli rolü oynamıştır. Ayrıca bu kültürlerin herbiri evrimsel geçmişlerinden gelme, belki de uyarlama yollu buluşlarla yeniden yorumlanan ve entegre olan, pekçok mirasa sahiptirler. [ Flannery ve Marcus 1983: 2f. ] "

Özel evrimsel çalışma için, evrimsel gelişim yolunda gözlemlenmiş ola gelenlerin açıklanması amacıyla, hipotez olarak öne sürülen, genellikle farkedilmesi zor zaman içindeki değişikliklerin görülmesi için büyük çapta ayrıntıya gerek var. Bu ayrıntıya olan ihtiyaç, özel evrimcilerin soruşturmalarını yalnızca bir bölgedeki tek bir evrimsel kol ile sınırlandırmalarını gerektirir.

Neyi soruşturacakları adım-tipolojisi fikrinden ortaya çıkan genel evrimciler, tek bir bölgenin bir evrim kolundaki toplumların ayrılmasını bölünmesini değil, farklı bölgelerin paralel kollarında görülen ortaklıkların ve farklılıkların sebebini açıklamayı amaç edinmiştir. Yani, toplumsal (oluşumsal / organizasyonel) evrimin gelişigüzel olmayan evrensel noktalarına bakarlar. Eğer ayrımın belli bir sayıda farklı kolunun sonucu oldukça benzer görülürse, değişimin çeşitli durumlarda görülen benzer süreç veya ortak sebepleri mi vardır, ve bu genel olarak insan evrimine teoride uygulanabilecek bir takım değişkenlere mi işaret eder? Genel evrim çalşmaları için özel kültürel geleneklerin veya gelişimsel yolların tarihsel benzersizliği bilinmelidir (bkz. örn. C. Spencer 1983), ama insan sosyal evriminin genel ilkelerinin araştırılmasında farklı bir strateji gereklidir. Yöntem yine, evrim sürecinin kendisini açıklayabilecek sonuçlara veya evrimsel yollardaki kültürler arası benzerliklere bakmaktır. Kültürler arası etkileşimden türemiş yanıtlar, özel bölgesel durumlara ve daha genel bir teorinin kurulmasına kullanılabilir. Özel ve genel evrim çalışmaları bir diğerinin vargısının onaylanması veya çürütülmesine yardım edecek şekilde birbirlerine bağlıdır.

Ama, özel evrimsel çalışmalardan farklı olarak, genel evrimsel yöntembilim için süreci anlamanın yolu ayrıntıların bir kısmını azaltmak, ve genel evrimcilerin gözledikleri kültürler arası benzerlik ve farklılıkları açıklayan sınırlı sayıda değişken bulmaktır. Karşılaştırmaların kontrollü olması için ölçümlerde tek bir kıstas gereklidir. Kullanılmakta olan terimlerden "güruh" "aşiret" "kabile" "devlet" ("band" "tribe" "chiefdom" ve "state") (Service 1962) kontrollü karşılaştırma için belli aralıklarla bir skala oluşturmuştur. Bu aralıklar, sosyo-kültürel içiçe geçmiş yapının kültürler arası geçerli evrimsel basamağının her seviyesini veya sonraki adımını tanımlayan sosyal oluşumların biçimini betimlemeye yarayan oldukça sınırlı sayıdaki değişkenleri temel almıştır. Bu genel evrimsel yöntemde önerilen ana değişkenler şunlardan oluşur:

. toplumsal oluşumun harcayabileceği enerjinin miktarı (White 1949).

. bireyler ve gruplar arasındaki güçlü bağlar: eşitlikçi, sıralanmış, ve sınıflandırılmış aile sistemleri ve akrabalık harici temele sahip önderlik (Murdock 1919, Service 1962), Adams 1966);

. bir toplumun ekonomik çevriminin temel yolu -alışveriş, aracılık, pazarlama- herbiri yiyecek üretiminin özel teknolojilerine bağlı olarak (Fried 1960, Steward 1955);

. bir toplumun büyüklüğü: popülasyon veya diğer bir çokluk ölçümü (Carneiro 1970); ve:

. bir toplumun artan bir hiyerarşik yapıdaki bilgi işleme ve denetim mekanizmaları (Johnson 1973, Wright and Johnson 1975, Wright 1977, Johnson 1980).

Genellikle evrimsel yolların belirlenmesinde bu etmenlerin çeşitli kombinasyonlarının kritik bir rol oynadığı kabul edilmiştir. Tanım ve ortaya çıkan toplumsal oluşum adımları için önemli olarak seçilen ölçütlerden çoğu, bütün davranış ve oluşum (organizasyon) sistemlerinin gözlenebildiği etnografik olaylardan elde edilmiştir. Dolayısıyla, genel evrimci çalışmaların gerçek amacı kendi iyilikleri için benzerlik ve farklılıkların kısaca sınıflandırılması değildir. Gerçek amaç, sosyo-kültürel kompleksin, içiçe geçmiş yapının, zaman içindeki evrim yollarının ve mekana bağlı kültürel değişimlerinin sürecini tanımlamak ve açıklamaktır.

Yine de son zamanlarda, antropologlar geleneksel evrimsel tipolojilerin gelişmiş toplumların ortaya çıkışı ve gelişimi çalışmalarındaki yararlılığını sorgulamışlardır -özellikle sık kullanılan "güruh", "aşiret", "kabile" ve "devlet" sınıflandırmalarını-. Düzey veya adım tipolojileri birkaç yönden eleştirilmiştir. Eleştirilerden bir kısmı, arkeolog ve etnograflarca belgelenmiş, pek çok toplumda görülen büyük ayrılıklara / değişikliklere dikkat çekiyor. Toplumlar arasındaki bu değişkenlik, tartışmalı olarak, bölgeler arasında bir adım modeline kolayca indirgenemez (Feinman ve Neitzel 1984), veya bölgeden bölgeye bir modele (bkz. Earle 1987: 279f). Ne de, değişkenliğin ortak bir ayrılıklar listesi yoluyla etkin bir şekilde sınıflandırılabileceği öne sürülebilir. Hem, eğer bir ayrılık varsa -önderliğin işlev açısından epey farkedilebilir olması gibi- başka ayrılıkların, ayırıcı özelliklerin olduğu da kabul edilebilir -sosyal sınflar, kaba kuvvet, özelleşmiş üretim, ve pazarlama ekonomileri gibi-. McGuire (1983) adım tipolojilerinde kullanılan değişkenlerin çok genel olduğunu, ve bunun oluşum tiplerinin(aşağıya bakın) dönüşümünün açıklanmasında temel olan ince ayarlanmış değişkenlerin arasındaki etkileşimi sakladığını öne sürüyor. Bu eleştiriler grupların tanımlama ölçütleriin veya yeniden adlandırılmalarının gözden geçirilmesine yol açtı. Örneğin, Steponaitis (1978:420) üç aşamalı yönetimsel hiyerarşiye sahip toplumları, mallara farklı kademelerde erişimi ve önderlik örgütlenmesi üyelerinin hizmeti için azalan görevleri temel alarak, kabileler (chiefdom) olarak tanımladı. Steponatis'in sınıflandırması, merkezi yönetiminde üç aşamalı bir hiyerarşi bulunan herhangi bir toplulugu devlet "state" olarak tanımlayan Wright ve Johnson'un sınıflandırmasıyla çatışır.

Wright (1984, yenibasımı bu kitapta) ve Earle (1978), mevcut tipolojiyi kullanırken, bir yandan da kabileler arasındaki değişikliği hesaba katmak için kabile tipini basit ve karmaşık diye iki altgruba ayırdılar. Kohl (1987) ve Earle (1987) endüstriyel devletlerin, veya ikincil devletlerin, aynı ırktan oluşmuş basit kabileler sayılabilecek ana devletlerden farklı olup olmadığını sorguluyor. Ana ve ikincil devlet terimleri de sorgulanmıştır, alternatif terimler ortaya çıkararak, "erken" ve "olgun" devletler (Claessen ve Skalnik 1978).

Diğer eleştiriler, evrimsel tipolojinin temeli olarak kullanılan etnografik ve etnohistorik olayların kullanımını hedef almıştır. Yoffee (1993) ve Kohl (1987), kabile tanımında kullanılan coğu ölçütün elde edildiği Polenezya'da kabile olmadığını öne sürüyor. Evrimsel adımların herbirini gerçekte olmayan, sanal, idealleştirilmiş tipler olarak görüyorlar. Yoffe (1993), Weber (Weber 1947) analizi yararına bütün tipolojik sistemin atılmasını öneriyor. Burada analistler üç tür gücün dağılımını incelerler: üretimin ve üretim mallarının (özellikle yiyecekler) kaynaklarının denetimi, onur ve prestij elde etme yollarının denetimi, ve anlaşmazlıkları çözüp ana grubu savunmada kullanılan fiziksel yolların denetimi.

Toplumsal evrimin, yeni-Darwinci evrim modelinin uygulanmasından yararlananlar da evrimsel adım tipolojilerini eleştirirler. Onlar da kademeli modellerin, kültür değişimindeki küçük değişkenlikleri göz ardı etmesinden ve toplumların niye değiştiğini (Dunnell 1980) açıklayan mekanizmaların yalıtımına karşı etki kaybettirici şekilde çalışmasından, ve dolayısıyla bir toplumun gelişimsel kademelerinin (Wenke 1981:86) sınırlarını saklamasından yakınıyorlar. Dinamik ve işleyen toplulukların ve değişimin sürekli yollarının, durağan, ayrık indirgemelere dönüştürülmüş olduğunu ortaya koyuyorlar. McGuire'a Göre (1983:93), eğer bir "ya / ya da" yaklaşımı (ya bir devletdir, ya da bir kabile) kullanılırsa, toplulukların kendisi değil, kategoriler çalışmanın konusu olacaktır.

Daha eski adım tipolojilerinin eleştirileri, doğruca bu modellerin sosyal yapıdaki sürekli değişimi, ayrık, durağan kutular gibi zorlama eğilimini hedef alır. Yine de, adım tipolojilerine alternatif olarak sunulanlar ya analitik öze inmede tıkanırlar ya da yalnızca sınırlı sayıda karmaşık topluluklara uygulanabilirler. Adams (1966, 1981), örneğin, toplumsal yapının neye dönüştüğünün sürecini belirtmeden, değişinin hangi koşullarda oluştuğunu belirtir. Benzer şekilde, Yeni-Darwinci evrimsel yaklaşımlar, Dunnell'inki gibi, seçim biriminin (topluluğun türleri) ne olduğunu belirtemezler ve böylece sosyal oluşumun öğelerinin nasıl seçildiğini de belirtemezler. Aynı kanıt, "güç", devlet veya karmaşık kabilelerin analizinde ana değişken olarak kullanılabilir, ama oluşumsal, organizasyonel değişimlerin tüm kapsamını ve insan topluluklarının Üst Paleolitik avcı/toplayıcılıktan endüstriyel konuma dönüşümünü açıklama ve betimlemede bu değişkenin değeri pek açık değildir.

Bu kitapta, sıkı sıkı tanımlanmış yapısal tipler yerine oluşumsal değişimin esnek değerleri olarak "kabile" ve "devlet" gibi analitik terimlerin kullanılması ile geleneksel evrim tipolojilerinin en iyi eleştirisinin yapılabildiği tartışılmıştır. Kabile ve devletleri, tek tip, yapısal olarak değişmez sosyal tipler yerine açıkça politik oluşumun değişken biçimleri olarak görerek, ayırdedici nitelikler listesini temel alan katı tipolojilerin ötesine geçilebilir. Biz, birleşme ve kendi dahili grupları arasındaki çekişme süreci sonucu dinamik olarak ortaya çıkan devletler, ve bunların harici doğal kuvvetler ve sosyopolitik kuvvetler ile birleşmeleri yolundaki farklılıkları konu ediniyoruz. Kabile ve devlet gibi terimler, oluşumsal biçim ve gelişimsel değişim yolundaki değişmeler için kullanışlı bir sözlük sağlıyor. Earle'nin dediği gibi:

" Bir evrimsel tipoloji kültürler-arası karşılaştırmanın denetimi için gerekli görünüyor, ve kabile tip[ler]i [ve devletler] genelde benzer ölçü ve organizasyondaki toplulukları betimlemede yararlıdır. Çünkü değişik boyutlardaki topluluklar farklı oluşumsal / organizasyonel sorunlar doğurur ve farklı özelliklerle dinamiklere sahiptir. Bu tipolojiler karşılaştırma için uygun durumları seçmek için oldukça gereklidir. Bunun gibi, arkeolojik yorumlamada kullanılan benzetimler, benzerliklerin birçok farklı boyutuna uyacak şekilde değerlendirilmelidir; evrimsel düzeyde karşılaştırma bu boyutlardan birisi olmalıdır. (Earle 1987:280) "

Bir yandan var olduğu görülen sosyal yaşamın işlev ve dinamiklerindeki değişimin menzilini, evrimsel tipolojilerin gereğinden çok düşürdüğünü söyleyen elleştirilere yer verirken, kültürler arası karşılaştırma için kullanılan terimsel değerlerini koruma yolunda, _kabile_ ve _devletlerin_ oluşumsal dinamikleri üzerinde durduk.

* Karmaşıklığın Tanımı

Flannery'nin (1972) öne sürdüğü gibi, değişimin sebep ve süreçleri üzerine konuşmadan önce, değişenin ne olduğunu tanımlamalıyız. Bizim amacımız için, ilkin "karmaşıklığın" ne olduğunu tanımlamamız gerek demek oluyor bu. Her şeyden önce "karmaşıklık" ile biz toplumsal oluşumdaki, organizasyondaki karmaşıklığı kastediyoruz. Oluşum, organizasyon ile de ekonomik, sosyal, siyasi ve fikri/ideolojik gereksinimlerini karşılamaya ve kültürsel geleneklerini (bu oluşum her grubun ihtiyaçlarını eşit bir şekilde karşılamayabilir) sürdürmeye çalışan birey ve grupların işlevlerini yapılandıran düzenlemelerden bahsediyoruz. Evvela evrim, birey ve grupların etkileşim ve işlevlerini biçimlendiren önceki sosyal, fikri, ekonomik ve politik düzenlemelerin bir dönüşümüdür. Bu dönüşümler sürekli ve hızlı veya ani ortaya cıkışlar şeklinde meydana gelebilirler (Gould ve Eldrige'in [1967] biyolojik evrimi için tanımlanan kesik kesik eşitlik/denge gibi). Topluluğun kendi öz yapısından doğanlar da dahil olmak üzere, dönüşümler pek çok çeşitteki zorlamalardan ortaya çıkabilir. En göze batan değişimler bir bölümde veya sınırlı sayıdaki birkaç grup arasında ortaya çıkar, ama toplulukların kültürel sistemler olmasından ötürü, bir bölüm veya alt-sistemdeki önemli bir değişiklik diğer alt-sistemleri de etkiler. Bir alt-sistemin diğerleri üzerindeki değişikliğinin etkisinin doğası ve derecesi, araştırmacıların bulması gerekenlerin bir bölümüdür, karmaşıklığın oluşumsal dinamiklleri tanımımızda varsayılmış veya önceden tanımlanmış birşey değildir.

Öyleyse karmaşıklık, topluluk birimleri veya alt-sistemler arasındaki işlevsel farklılığın derecesidir (Flannery 1972:409, Blanton ve diğ. 1993:17, Paynter 1989:369, Kowalewski 1990). Olası işlevsel birimlere haneler, ekonomik atılımlar, siyasi birliktelikler, köyler, veya varoş bölgeleri örnek verilebilir. Karmaşıklık benzer işlevsel tipteki birimlerden oluşmuş yatay bir eksene ve hiyerarşik düzeylerden oluşmuş dikey bir eksene sahiptir. Karmaşıklığın bu eksenleri, birleşme ve merkezileşme dereceleri diye bir başka şekilde de betimlenebilir. Birleşme derken, işlevsel birimlerin arasındaki birbirine bağımlılığın derecesinden bahsediyoruz. Flannery (1972:409) aynı fikri "sistemin işlevindeki alt-sistemler arasındaki bağın derecesi" diye betimliyor. Blanton ve diğerleri (1993:17) "malların ve servislerin takasında birbirine bağlı olan hane ve diğer birimlere gönderme yaparak" _ekonomik birleşmeyi_ , ve "güçte ve kararvermede özgür birimlere göndermede bulunurak" _siyasi birleşmeyi_ birbirinden ayırıyor. Bu iki tür birleşme olumlu şekilde uyuşmak zorunda değil. Siyasi bölünme beraberinde ekonomik artan ekonomik birleşmeyi getirebilir. Üçüncü tür bir birleşmeden de bahsetmeliyiz: kültürel veya fikirsel/ideolojik. Bir din, örneğin İslamiyet, veya paylaşılan bir başka kültürel gelenek, siyasi ve ekonomik birleşmeleri az olsa dahi, grupları işlevsel birimler şeklinde birleştirebilir.

Birleşme ile örtüşen ama aynı olmayan merkezileşme ise, sosyal oluşum terimleri ile şu şekilde tanımlanıyor: "çeşitli alt-sistemler ile topluluğun en yüksek sıradaki denetimleri arasındaki bağın derecesi" (Flannery 1972:409). Merkezileşmenin derecesi ise (Lloyd 1965) topluluğun işleyişinde önderlik oluşumlarının doğasını tanımlar. Merkezileşme, yerleşik bir sistemin "[malların, bilginin veya insanların veya yapı ve denetim mekanizmalarının yoğunlaştığı yerlerin] tek bir nokta/birim/nod için göreceli akışı" (Kowalawski ve diğ. 1983:35) şeklinde öznel terimlerle tanımlanmasına karşın, hala akışın merkeze doğru olduğu organizasyonların, oluşumların varlığını kabul eder. (Rothman 1988:9-10).

Son zamanlarda, literatürde karmaşıklık kavramına ilişkin eleştiriler belirmeye başladı. Örneğin, McGuire (1983:92) "karmaşıklık kavramı sınıflara-ayırma ve bölme, gibi bağımsız olabilen çeşitli değişkenleri içerir." der. Benzer şekilde, Paynter (1989:370), karmaşıklık kavramını kullananların çoğunun, karmaşıklıktaki artışın sınıflara-ayırmada ve ölçekte doğrusal bir artışa denk düştüğünü varsaydıklarını, söyler. Yine de Blanton'un (ve diğ. 1993) parmak bastığı gibi bu değişkenler arasındaki bağların varsayımı gerekli değildir, ve doğrusu karmaşıklığın tanımını zorlaştırır.

Karmaşıklığın oluşumsal dinamikleri dediğimiz yaklaşımı kullanmadaki amacımız, toplulukların gerçekte nasıl işlediklerini ortaya çıkaran analitik bir yapı oluşturmak/kurmaktır. Amacımız artan karmaşıklığın, ölçekteki eşitsizlik, üretken stratejiler, veya çevresel bağlamla nasıl başat veya karşıt gittiğini açıklarken, öte yandan artan karmaşıklığın birleşme ve merkezileşme derecelerinde ne şekilde yansıtıldığını varsaymak değil keşfetmektir. Bunu yaparken, kontrollü kültürlerarası karşılaştırma için kullanılan bir tipolojik şemayı bir kenara fırlatıp atmadan sürekli değişimin kendi kendine yeteceği gerçeğinin, ve topluluklar arasındaki gerçek bir değişkenliğin kullanılabileceğini umut ediyoruz. "Büyük Mezopotamya" olarak bilinen Yakın Doğudaki erken karmaşık toplulukları, bu yaklaşımın kullanımını göstermede ideal bir çalışma konusu sağlıyor.

---

Çeviri: İlker Fıçıcılar
filker@newton.physics.metu.edu.tr
5 Ocak 2000

not: organization sözcüğüne karşılık olarak oluşum kullanıldı. Sözlük karşılığı örgüt veya organizasyon olmasına karşın makalenin bütünü için ve makalede yapılan oluşum tanımı için bu çeviri daha uygun gibi görünüyor. Benzer şekilde state için devlet ve chiefdom için kabile sözcüklerini kullandım. Aslında insan gruplarından bahsedilmeyen yerlerde chiefdom karşılığı olarak yerleşke de kullanılabilir. Metnin başka yerlerinde de literatürde alışılagelen kullanımlara karşıt sözcük atamaları var. Fazla karışıklığa yol açmaması umuduyla...

---