ARKEOLOJİ

Arkeoloji Bilimi

Arkeolog Nedir?

Tarihsel Süreklilik

OZLU SOZLER

Sualtı Arkeolojısi

Archeoluogo Projesi

Muze Telefonları

İlk Rüşvet

İlk Sehir Planı

İstanbulun Kurulusu

Karadeniz Sualti Aras.

Horoskop

Granikos

Dendrokronoloji

Halet Cambel

Atlantis

Ankara Muzesi

Akurgal

Ozgen Acar

Kazı Sponsorları

Y O K Tezleri

T T K Yayinlari

Deniz Kavimleri

Anadolu Dilleri

E T C Metalurjisi

ArkeoBotani

İskenderiye

LELEGLER

Civi Yazisi

YESEMEK

Hitit Mimarisi

İzmir Resimleri

 

Tarihi Dönemler

PALEOLİTİK

NEOLİTİK

SUMERLER

KALKOLİTİK 

TUNC CAGLAR

DEMİR CAGLAR

HITITLER

GEC HITIT SANATI

URARTULAR

HURRILER

LIDYA

FRIGLER

GREEKSANATI

 

 MISIR TARIHI

Tarih Öncesi

Mısır Tarihi

Eski İmparatorluk

Yeni İmparatorluk 

1.Ara Donem

2.Ara Donem

Akheneton

Thisler

RE nin Oglu

PİRAMİTLER

 

 YEDI HARIKALAR

7 Harika nedir?

Babil Asma Bakceleri

Artemis Tapınagi

İskenderiye Feneri 

Mouseleum

Piramitler

Zeus Heykeli

Rodos Heykeli

 

                                                                                                                                                                                                        

KAVİMLER GÖÇÜ SONRASI

Deniz kavimleri hareketinden sonra Anadolu, Kuzey Suriye, Levant ve Mjsır'da meydana gelen politik ve siyasi olaylara ve oluşumlara ait yazılı belgeler oldukça azdır. Bu yazıtlardan en önemlileri Asur Kralı Tiglat Pilesar I (MÖ 1115 - 1077)'in sefer yazıtları ve Mısırlı seyyah Wenamun'un seyahatnamelerinden oluşmaktadır. Bunların dışındaki arkeolojik buluntular ise bu olayları kavrayabilmemiz için en büyük ve önemli dayanaklardır(75). Şimdi III. Ramses'in 8. saltanat yılında, tüm Anadolu ve Doğu Akdeniz'i aştıktan sonra, Mısır kapılarına dayanan Deniz Halklarının bundan sonraki maceralanna ve göç hareketlerinden sonraki "Karanlık Çağlar" olarak adlandırılan sürece, göçün en güneydoğusundaki bitim noktası olan Mısır'dan başlayarak, bir başka deyişle geliş yollarının tersine bir güzergah izleyerek göz atalım:

Mısır: Mısır ve Deniz Halkları arasındaki savaşın sonucu çok iyi bilinir. III. Raınses dönemine ait "Büyük Harris Papirüsü"ne göre, Firavun, Deniz Halklan'nın tümünü yendikten sonra onların bir kısmını kalelere yerleştirmiştir(76) Ancak, III. Ramses'in bu halkları tamamen bozguna uğrattığına ilişkin iddiaları ve onun ve ondan sonra gelen firavunların Peleset (Filistinliler)'leri ücretli asker olarak Mısır'da Teli el - Yahudiye, Tanis ve Nebesheh'deki askeri garnizonlara yerleştirdikleri önermeleri kanıtlanmamıştır. Bartl'a göre, bu kalelerin bulunduğu yerleşimler olasılıkla, Mısır'ın dışında ancak Mısır egemenliğinde olan Kenan (Canaan) bölgesinde yer almalıdırlar. III. Ramses'in zaferinin kendisinin söylediği kadar "şiddetli" olup olmadığı, ya da her zaman yapıldığı gibi fazla mı abartıldığı ve bunun büyük kayıplarla kazanılan bir zafer olup olmadığı gibi konular birer merak konusudur(77). Deniz kavimleri göçü Mısır'da herhangi bir değişikliğe ve etkiye   yol açmasa da, egemenliği altındaki Kenan bölgesi için önemli sonuçlara neden olmuştur' 

Kenan (Canaan): MÖ 1200 - 1100 yılları arasındaki süreç, arkeolojik buluntuların da gösterdiği gibi, Kenan bölgesinde çok karmaşık gelişmelere sahne olmuştur. Bu gelişmelerden en önemlisi Mısır kaynaklarının da belirttiği gibi Deniz Halklan'ndan olan Peleset (Filistinliler)'ler ve Tjekker (Zakaru)'lerin bu bölgeye verleşmeleridir .

Geç Tunç Çağ'da şehirleşmiş ve gelişmiş bir yerleşim yapısına sahip Kenan'da Mısır etkisi kendisini göstermekteydi. MÖ 13. yy sonlarında ve 12. yy'ın başlarında Geç Tunç Çağ'ın bu gelişmiş urban yapısı değişir ve Kenan kültürü, nedeni Deniz Kavimleri hareketine bağlanan yeni gelişmelerle sona erer.

Hazar, Megiddo, Gezer, Beth Sean ve Bethel gibi bir çok büyük yerleşim merkezinde yıkım izleri gözlenmekteyse de, bu olayların zamanlan açısından farklılıklar vardır. Yeni araştırmalara göre, Megiddo, Beth Sean, Ta'anach ve Lakiş'teki yıkımların MÖ 12. yy'ın ortalarında gerçekleştiği anlaşılmıştır. Buna göre bu zamana kadar Kenan bölgesi Mısır egemenliğinde olmalıdır. Geç Tunç Çağ sonundaki tahrip izleri ise kıyı bölgesindeki Aşdod ve iç kısımlara doğru yer alan Teli Beit Mirsim ve Aphek'te karşımıza çıkar Bazı yerleşim yerleri yıkımdan sonra uzun süre yerleşilmezken, diğer bazıları ise Filistin'liler tarafından gerçekleştirildiği öne sürülen iskanlara sahne olurlar(81). Filistinliler'in kültürüne ait olduğu düşünülen iki renkli (bikrom) boyalı bir seramik türü, bu dönem için Filistinliler'in yerleştikleri merkezlerde tipiktir. Bu çanak çömlek daha çok Ege Geç Myken, Geç Hellas seramiğiyle ilişkili görülür. Çanak çömleğin yanında pişmiş toprak lahitler de, Filist kültürünün karakteristik buluntusudur(82)

Filistinliler'in daha çok kıyı bölgelerde yer alan en önemli şehirleri Gaza, Aşdod, Gath ve Ekron'dur. Bunlar beşli bir şehir loalisyonu (Pentapolis) kurmuşlardır. Ancak bu kentlerden Gaza ve Aşdod'un, Kenan bölgesine yerleşmiş bir diğer kavim olan Tjekker'ler tarafından da yerleşilmiş olduğu ve ayrıca Aşkalon ve Dor'un da bu halk tarafından iskan edildiği bilinmektedir(83). MÖ 12. yy'da Filistin yerleşimleri dışında bunları çevreleyen dağlık bölgelerde (Negev'in kuzeyi) ise küçük ve kısa süreli köy yerleşmeleri kurulmuştur. Bu yerleşimlerin Proto İsrailliler tarafından kuruldukları önerilir(84). Sonuç olarak Kenan bölgesinde Geç Tunç Çağ'dan Erken Demir Çağ'a dek uzanan bir yerleşim devamlılığı gözlense de, Erken Demir Çağ'daki yerleşim şekli urban bir karakter göstermez.

Deniz Kavimleri göçü sonrasında Kenan bölgesinin karşı karşıya kaldığı sorunlara göz atarsak, uluslararası ticaretin ve ekonominin sekteye uğradığını görürüz. Bunların sonucunda meydana gelen olumsuz değişikliklere karşı eskimiş teknoloji ve teknikler karşı oyamamıştır. Bununla birlikte Kenan bölgesindeki yerli halk ile önce Mısırlılar, daha sonra da Deniz Kavimleri gibi dışarıdan gelen yabancı gruplar bölgedeki sosyal yapının karışmasına neden olmuşlardır. Daha önceleri birleştirici bir güç olarak öne çıkan Kenan dini bu işlevini göremez hale gelmiştir. Bütün bu olumsuz gelişmeler, sistemde gerekli olan değişikliklerin yapılamaması ve dışarıdan gelen ve temelde marjinal bir gelişme olarak ortaya çıkan küçük saldırılar sonuçta tam bir çöküşe neden olmuşlardır(85).

Fenike Bölgesi: Filistin kentlerinin kuzeyinde bugünkü Lübnan'da yer alan bölge Geç Tunç Çağ'da ayrı bir bölge oluşturur ve burada Fenike kent devletleri gelişmişlerdir. .Ancak bu bölgede MÖ 1200 yıllarında görülen olaylar hakkında herhangi bir yazılı kaynak ele geçmemiştir. Fenike şehirlerinin MÖ 2. bin yılın sonlarında kendi yazılarını geliştirmelerine karşın, söz konusu döneme ilişkin bir kayıt mevcut değildir(86).

I. Tiglat Pilesar ve Mısırlı gezgin VVenamun'un yazıtları, MÖ 11. yy'ın başında kıyıdaki Fenike şehirlerinin birer ticaret şehri olarak geliştikleri ve uzak ülkelerle ticari ilişkiler içinde olduklarını kaydetmişlerdir. III. Ramses'in yazıtlarında kuzeydeki ülkelere yapılan seferler anlatılırken Haunebut ve Fenike olmak üzere iki coğrafi isimden söz edilmekte ve bu isimler Fenike ile ilişkilendirilmektedir. Fenike'nin sahil şehirlerinden bazılarının Deniz Kavimleri ile birlikte Mısır'a karşı bir ayaklanmaya katıldıklarına inanılır. Fenike bölgesinde Mısır etkisinin sonu olan bu ayaklanma, daha Firavun Merneptah zamanında meydana gelmiş ve III. Ramses'in kayıtlarında yer almıştır. Ancak bu ayaklanmanın niteliği gerçekte o kadar da açık değildir(87).

Arkeolojik olarak MÖ 1200 - 1000 yılları arasındaki dönem Fenike'nin merkezi bölgelerinde çok az yerleşim yerinde ortaya çıkarılmıştır. Bugüne kadar yalnızca Sarepta / Sarafand adlı merkezde sürekli bir yerleşim ortaya çıkarılmış ve Geç Tunç Çağ'ın sonunda herhangi bir yıkıma rastlanmamıştır. Ancak genel olarak bakıldığında bu dönemde yerleşim devamlılığı olup olmadığı bilinmemektedir. Tyros'da yapılan bir sondajda MÖ 11. yy'a tarihlenen katlarda Kıbrıs'tan ithal mallar ele geçmiştir. Aynı şekilde Kuzey İsrail'deki bir çok merkezde erken Fenike buluntuları ortaya çıkarılmıştır(88).

Fenike liman şehirleri Hitit ve Mısır sömürüsünden kurtulduktan sonra Ege Havzası'ndaki gelişmelerden faydalanmasını bilmişlerdir. Dor göçleri Ege Havzası'nda Myken kültürünün sonunu getirmiştir ve Myken'li tüccarların Suriyeli tüccarlara rakip olma durumu ortadan kalkmıştır. Bu şekilde Suriyeli tüccarlar, Akdeniz'deki lider gemiciler olarak takip eden yüzyıla damgalarını vurmuşlardır. Homeros bu insanları "ünlü gemici halk" olarak tanımlar ve bunları ilk defa Yunanca isimleri olan Fenikeliler olarak tanımlar. Fenike tanımlaması Suriye'de kıyı bölgesinde yaşayan insanlar için kullanılmıştır(89).

Kuzey Suriye: Kuzey Suriye Medinet Habu'daki yazıtlarda iki kez anılmaktadır. İlkinde Deniz Kavimleri, Kuzey Suriye'nin kıyısında bulunan Amurru ülkesinde konaklamışlar ve saldırılarına buradan devam etmişlerdir. Diğerinde ise yakılıp yıkılan ülkeler ve şehirler arasında, Kuzey Suriye'deki kral yardımcısı yani vezirin oturduğu Kargamış da sayılmaktadır(90). Klengel'e göre eğer III. Ramses Kargamış'ın Deniz Kavimleri  tarafından yıkıldığından söz ediyorsa, bu yıkım bütün Suriye'de yer alan Hitit şehirlerini de kapsamış olmalıdır. Bunun nedeni ise Kargamış'ın Suriye'deki Hitit şehirlerinin yönetim merkezi (üssü) olmasıydı(91).

MÖ 13. yy'da Kuzey Suriye'nin kıyısında yer alan Ugarit (Ras Şamra) Hitit egemenliğindeki çok önemli ve zengin bir vasal şehirdi. Ugarit'in Erken Tunç Çağ'ın sonundaki korkunç yıkımı arkeolojik olarak ispatlanırken, MÖ 13. yy'ın sonu ve 12. yy başlarına tarihlenen bir yazıttan da anlaşılmaktadır. Bu yazıtlardan birinde, daha önce de bahsedildiği gibi, Ugarit'te düşman bir gemiden olan kişilerin yağma yaptığından söz edilmektedir. Bu olay yüzünden Ugarit hem Alashiya (Kıbrıs) hem de Kargamış aracılığıyla Hatti ile ilişki kurmış ve büyük olasılıkla yardım istemeyi amaçlamıştır. Ugarit'in kaderini AJalah, Tunip ve Kadeş de paylaşmışlardır. Kargamış'tan ise bu döneme ait herhangi bir yazıt yoktur(92)

Kuzey Suriye'ye yabancı halkların sızmalarıyla ilişkili yazılı belgeler, yine bir Hitit vasal kent devleti olan Fırat kıyısındaki Emar'da ele geçmiştir. Ancak bu yabancılar Deniz Kavimleri'yle olduğu kadar Arami'lerle de ilişkilendirilmektedir(93). 12. yy başlarında yıkılan Emar, Bizans dönemine kadar iskana sahne olmamıştır.

Arkeolojik buluntular farklı bir tablo ortaya koymaktadır. Ugarit 12. yy başlarında tahrip edilmiş ve bir daha MÖ 5. yy'a kadar yerleşilmemiştir. Ugarit devletinin ikinci önemli şehri olarak düşünülen Ras Ibn Hani de aynı biçimde tahribe uğramış, ancak şehirde tekrar yerleşilmemiştir. İşte bu yeni yerleşimi kuranların Deniz Kavimleri'ne ait bir grup olduğu düşünülmektedir. Ras al - Bassit'te de yıkımdan hemen sonra yeniden iskan izleri görülür. Diğer yerleşim merkezleri ise MÖ 1200'lerden sonrasına tarihlenen buluntular vermeseler de, açık olarak yerleşim izi göstermezler. Geç Tunç Çağ'ın sonunda yıkıma uğrayan bir diğer önemli yerleşim yeri ise AJalah / Tel Açana da Ugarit gibi bir daha yerleşilmemiştir.

Kargamış'da Geç Tunç Çağ'ın sonuna tarihlenen yıkım katı ele geçmemiştir. Bu merkezde en erken Demir Çağ yerleşim katı MÖ 10. yy'a tarihlenmektedir. Yazıtlardan bilinen Demir Çağ'daki Kargamış kral listesi, güneydoğu Anadolu'daki Lidar Höyük'de bulunan damgalı Bulle ile tamamlanabilmektedir. Bu bulleye dayanarak Kargamış'da MÖ 12. yy'dan itibaren kesintisiz bir yerleşimin olduğu öne sürülmüştür(94).

Geç Tunç Çağ'dan Erken Demir Çağ'a uzanan yerleşim devamlılığı aynı zamanda Kuzey Suriye'deki Afız adlı merkezde de görülmektedir. Böylece bu kanıtlar ise, bize Kuzey Suriye'deki bazı yerleşimlerin deniz kavimleri olayından etkilenmediğini gösterir.

Kuzey Suriye'de MÖ 12. yy'ın başlarında yıkılan kentlerin aksine Hitit egemenliğinden çıkan ve Mısır'ın baskılarından kurtularak geniş bir hareket alanı bulan başka kentler ön plana çıkmaya ve bu boşluğu kendi çıkarları için kullanmaya başlarlar. Deniz kavimleri hareketiyle Suriye'deki kent devletlerini baskı altında tutan sistem parçalanmıştı ve Suriye kendi istediği sistemi özgürce geliştirebilirdi(95).

Mısırlı gezgin ve Amon Tapınağı'nın bir memuru olan Wenamon'un MÖ 1100 yıllarına ait kayıtlarında Suriye'deki siyasal durum hakkında bilgiler edinebilmekteyiz. Bunlara göre Suriye liman kentleri Mısır'ın baskısından büyük oranda kurtulmuşlardır. Kentler ile Mısır arasındaki ilişkinin belirli kurallar çerçevesinde yürüdüğü görülmekte ve Suriye kralları her fırsatta bağımsız olduklarını belirtmekteydiler(96).

Göçler sonrasında Kuzey Suriye'deki yerleşim geleneğini tekrar gözden geçirirsek iki genel sonuç ortaya çıkarabiliriz. Bir yanda tahrip olmuş ve bir daha uzun süre yerleşilmemiş merkezler, diğer yanda Geç Tunç Çağ'ın sonunda yıkılmış ya da yıkılmamış ancak Demir Çağ'a kesintisiz olarak geçiş yapan kentler. Ayrıca bir başka genel sonuç ise Demir Çağ'daki yerleşmelerin daha çok köy karakteri göstermeleri ve Geç Tunç Çağ'daki urbanizmin görülmemesidir(97).

Devlet içindeki karışıklıkların Geç Tunç Çağ'daki devletlerin yıkımlarına neden olduğu tezi, Kenan bölgesi gibi Suriye bölgesi için de geliştirilmiştir. Suriye önceleri biri Hitit ve Mısır etkisindeki, diğeri ise küçük yerel beyliklerin egemen olduğu iki bölgeye ayrılmıştı. Bu büyük krallıklardan Mısır ve Hatti, küçük krallıkların güvenliğini sağlamaktaydı. Bu küçük krallıklar ise kendi bölgelerinde kendi inisiyatifleriyle bir yönetim düzeni kurmuşlardı ve bunların yönetim merkezleri başkentlerdeki saraylardı. Politik ve ekonomik etkinliklerin işleyişinde önemli olan bu başkentler Geç Tunç Çağ için çok tipiktir. Buralardaki saraylarda yaşayan üst sınıfın ihtiyaçları köylerden sağlanmaktaydı. Köy topluluklarının aşırı sömürülmesi köylerde yaşayan halkın köylerden kaçıp, göçebe yaşam tarzına geçmesine neden olmuş ve bu durum ise saraylardaki aristokrat sınıfı güç duruma düşürerek, bu küçük krallıkların ekonomisini zayıflatmıştır. Bunun dışında siyaset üstünde büyük etkisi olan askeri bürokrasinin problemleri küçük krallıklardaki saray vönetiminin dağılmasında bir başka nedeni oluşturmaktaydı. Buna bağlı olarak ticaret de tehlikeli bir hal almış, hukuki güvencelerin olmaması, eskiden sağlanan askeri güvenliğin ortadan kalkması ticari yaşamı olumsuz etkilemiştir. Suriye'deki kent devletlerinin yıkımında daha çok iç etmenlerin etkin olduğu, dış etkenlerin ise birçok faktörden bir tanesini oluşturduğu görüşü geçerlidir(98).

Suriye ve Asur: Suriye'nin parçalanması ve bölgede Hitit hegomonyasmın yıkılması, Wenamon'un yaptığı gezi döneminde (MÖ 1100 sıralan) Asurlular'ın Akdeniz kıyılarına inmelerini kolaylaştırmıştır.

Asur Kralı I. Tiglat Pilesar (MÖ 1114 - 1076)'a ait yazıtlarda, Asur krallarının Suriye'yi denetim altına almak amacını gütmeden, prestij amaçlı ganimet seferleri yaptıklarından söz edilmektedir. Tiglat Pilesar bu dönemde aynı zamanda Kuzey Suriye steplerinden gelen ve Mezopotamya'ya sızmaya çalışan Aramilerle uğraşmak zorundaydı. Bunlara karşı koymak için 28 defa Fırat'ı geçen kral, Aramiler'in Mezopotamya ve Suriye'ye yayılmalarını engelleyememiştir. I. Tiglat Pilesar'm bu yazıtı Semitik bir grup olan Aramiler hakkında ilk tarihi belgedir. Aramiler Verimli Hilal bölgesine yayılmadan önce olasılıkla Kuzey Suriye steplerinde göçebe olarak yaşayan boylardı. Bu halk çok hızlı bir şekilde yerleşik düzene geçmiş ve özellikle Kuzey Suriye'deki Geç Hitit Devletleri arasında, politik hayatı ve akışı ellerine büyük oranda geçirerek, kültürel alanda da büyük etkiler yaratmışlardır. Aramiler'in Suriye'nin içlerine doğru yaptıkları bu göçlerle ya da sızmalarla aynı dönemde Jordan Irmağı'nın doğusunda başka Semitik gruplar da yayılmaya başlarlar. Bunlar ise Ammonitler, Moxbiter ve Filistin'de İsrailoğullarıdır".

Hitit: Medinet Habu'daki yazıtta yıkılmış ülkeler arasında adı geçen Hitit, arkeolojik olarak da en kuvvetli yıkımın görüldüğü bölgelerden biridir. Fakat bu bölgede son kral II. Şuppiluliuma (MÖ 1200 - 1180) dönemine ait çok az yazılı kaynak ele geçmiştir(100).

Bu yazıtların birinde Hititler'in Alashiya (Kıbns)'ya karşı bir deniz seferine çıktığı ve Alashiya'nın düşmanlarına karşı savaştığı söylenmektedir. Bu yazıttaki düşmanların ise istilacı deniz kavimlerinin bir bölümü olduğu, Alashiya'ya yerleştikleri ve buradan da Hitit'e ve Levant bölgesindeki devletlere saldın düzenledikleri sanılmaktadır. Boğazköy'deki Güneykale'de bulunmuş bir başka yazıtta, II. Şuppiluliuma bir çok ülkeye karşı sefer düzenlediğini anlatır ve bunların içinde güneyde sahilde yer aldığı düşünülen bir Hitit vasal ülkesi olan Tarhuntaşşa da bulunmaktadır. Hititler'in buraya yaptıkları seferin nedenleri çok açık değildir. Ancak Tarhuntaşşa'nın yerel kralı Kurunta'nın Hititler'in iç işlerine karışmış olmasının bir neden olabileceği, ya da Deniz Kavimleri'nin bu bölgeye yapmış oldukları saldırıların bu Hitit seferlerine neden oluşturduğu düşünülmektedir(101) 

Hitit Krallığı'nın sonunu hazırlayan nedenlerle ilişkili olduğu düşünülen bir başka kanıt ise Ugarit'ten bir kil tabletten gelir. Daha önce de söz edildiği gibi bu yazıtta ismi belirtilmemiş Hitit Kralı, son Ugarit Kralı Ammurapi'ye Hitit için yiyecek ve askeri yardım göndermesini istemektedir.

Arkeolojik olarak yıkıntı izleri Anadolu'nun bir çok yerleşim yerinde görülmektedir. Hitit'in başkenti Hattuşaş'daki yapılar ve aynı dönemde Masat Höyük, Firaktın, Karaoğlan, Alaca Höyük ve Alişar'daki yangınla sona ermiş Hitit katmanları bütün krallığın sonunun geldiğini göstermektedir. Arkeolojik bulguların yanında Anadolu tarihine ilişkin önemli bilgiler veren Hitit yazılı metinlerinin de aniden kesilmesi göçün ve saldırının bir diğer belirtisidir(102).

Hitit kentlerini yerle bir eden nedenin "Deniz Kavimleri" olup olmadığı şüphelidir ve gerçekte bu yıkımı gerçekleştiren toplulukların kimlikleri hala belirsizdir. O dönemde Hatti'de, kral ailesinin iki ferdi arasında taht mücadelelerinden bahseden, 1986 yılında bulunmuş tunç bir yazılı plakaya göre ülkede içsel bir çekişme meydana gelmiş olabilir. Bununla birlikte bir çok bilim adamı yıkımda izlenen yolun kuzeydoğudan çıkıp Hattuşa içlerine girdiğini kabul ederler. Bunun anlamı ise şehir büyük olasılıkla kuzeydeki komşuları ve birçok yüzyıl ayakta kalan azılı düşmanları Kaşgalar tarafından yıkılmış olmalıdır(104). Kuşkusuz bir imparatorluğun yıkım nedenleri tek bir olaya bağlanamaz. Daha önce de bir Hitit yazılı belgesinde bahsedildiği gibi Hitit ülkesinin bazı bölgelerinde kıtlık ve açlık gibi içine düştüğü zorluklar ve belki de daha şimdilik bilemediğimiz başka sebeplerle birleşince Hitit'in sonu gelmiştir.

Hitit Krallığı'nın yıkımından sonra geçen yaklaşık 400 / 300 yıl gibi bir zaman dilimi arkeolojik buluntuların azlığından dolayı sürekli yerleşmelerin olmadığı bir dönem olarak görülmek istenmiştir. Bir başka deyişle göçebe bir yaşam tarzının sürdürüldüğü düşünülmektedir. Bazı bilim adamalarına göre Deniz Halkları'ından olan Frig'lerce yıkılan Hitit'te(104), MÖ 8. yy'da Frigler'in ortaya çıkmasıyla birlikte yeniden sürekli yerleşmeler göailmeye başlamıştır(105).

Henüz Hitit ülkesinin merkezini oluşturan bölgede Geç Tunç Çağ'dan Erken Demir Çağ'a geçiş hiç bir yerleşim yerinde açık olarak saptanamamıştır. Ancak halen sürmekte olan Sivas - Kuşaklı, Boğazköy ve Kaman - Kalehöyük gibi Hitit merkezlerinde elde edilen bazı veriler Erken Demir Çağ'a ait buluntuları işaret etmektedir.

Hitit'in güneyinde Kilikia bölgesindeki Tarsus ve Mersin'de de Geç Tunç Çağ'ın sonunda Orta Anadolu Hitit merkezi bölgesindekine benzer tahribat izleri görülmektedir(106)

   
DENIZ KAVIMLERI
Diğer Başlıklar

Adı ve İçeriği

Devletler ve Siyasi Durum
Deniz Kavimleri
D. Kavimleri Bölüm 2
Göç Nedenleri
    
Değerlendirme
Kaynakça
Dipnotlar
LEVHA 1
LEVHA 2
LEVHA 3
LEVHA 4
LEVHA 5
LEVHA 6
LEVHA 7
 

 

 

 

Hizmetlerimizin devamliligi icin Lutfen Sponsorlarimiza tiklayin....

 

 

 

 

 

   
Anasayfa|Ark. Linkleri| ONERINIZ | UYEOL | MITOLOJI  | FORUM |  GEZI
tasarım 
www.arkeolog.org            design @rzawa